Zamanın Dışına Çıkmak (2)

Hiçbir-Zamandan Bakış ya da Tralfamadore Perspektifi

Fiilen evrenin dışında durmamız mümkün değildir. Evren daha büyük bir uzayda durup duran bir nesne değildir; uzay ve zaman olmak üzere var olan her şeyin toplamıdır. Bu nedenle dışında duran birisinin bakış açısından evrenin nasıl göründüğünü merak etmeyiz. Doğrusu, uzay-zamanın tümünü tek varlık olarak kavramaya çalışırız. Sean Carroll Zamanın Kozmolojik Tarihi’nde bunları yazdıktan sonra, bu bakış açısını filozof Huw Price’ın “hiçbir-zamandan bakış” olarak adlandırdığını ekler ve can alıcı soruyu sorar: “Hiçbir-zamandan baktığımızda ne görürüz? (2018: 36). Zamanla değişen hiçbir şey görmeyiz; çünkü kendimiz zamanın dışında oluruz. Bunun yerine tarihi tek bir seferde, geçmiş, şimdi ve gelecek olmak üzere bir bütün olarak görürüz. Bu bakış açısı, aşağıda Kurt Vonnegut’un başyapıtı Mezbaha Beş’ten alıntıladığım paragrafla tam bir uyum içinde olduğu için Carroll tarafından Tralfamadore’yalı perspektifi olarak isimlendirilir (2018: 37).

“Tralfamadore’de öğrendiğim en önemli şey şu, biri öldüğü zaman sadece ölmüş görünüyor. Yoksa geçmişte hala capcanlı, o sebeple insanların cenazesinde ağlaması çok aptalca. Geçmiş, bugün, gelecek, bütün anlar hep var oldular ve hep var olacaklar. Tralfamadore’lular tüm farklı anlara bizim mesela sıra sıra Rocky Dağları’na baktığımız gibi bakabiliyorlar. Bütün anların kalıcı olduğunu görebiliyorlar, ilgilerini çeke herhangi bir ana bakabiliyorlar. Bir anın diğer anı ipe geçirilmiş boncuklar gibi takip ettiği ve bir anın geçince ilelebet geçip gittiği fikri bizim Dünya’da sahip olduğumuz bir yanılsama” (Vonnegut, 2021: 35).

Mezbaha Beş’in kahramanı Billy Pilgrim zaman zaman zamandan koparak hayatını istediği gibi ileriye ve geriye sarabilmekte, isterse dünyadan 717.960.000.000.000 km uzaklıktaki Tralfamadore gezegeninden uzaylıların kendisini kaçırdığı güne, isterse savaş esiri olarak tutulduğu Dresden’i müttefik uçakların bombaladığı güne, isterse çocukluğuna, kısaca istediği her ana ışınlanabilmektedir. Bunu hiç kimsenin fark etmemesinin nedeni, özel görelilik kuramı gereğince zaman bükülmesi nedeniyle Tralfamadore’da yıllarca kalabilmekteyken dünyadan sadece mikrosaniye ölçeğinde uzak kalabilmesidir.

“Billy Pilgrim der ki, evren Tralfamadore’lu yaratıklara bir sürü parlak küçük nokta olarak görünmez. Yaratıklar her bir yıldızın nereden geldiğini ve nereye gittiğini görebilirler, o kadar ki, gök nadir, ışıklı spagettiyle dolu olur. Trafalmadore’lular ayrıca insanları da iki bacaklı yaratıklar olarak görmezler. İnsanları dev kırkayaklar olarak görürler-‘Bir uçta bir bebek bacaklı, öbür uçta ihtiyar bacaklı’der Billy Pilgrim” (Vonnegut, 2021: 90).

Bu satırları okuyanların, kendilerini, tüm zamanların bir arada bulunduğu ve ikinci hayatımız olan bir rüyada bulma ihtimalleri çok yüksektir. Dudaklarımıza tebessüm konduran bu müstesna satırlar, Tralfamadore’un zaman dışı bir gezegen, anlatılanların da fizikteki zaman dışı evrene denk düşen blok-evren olduğuna işaret eder.

Blok-Evren

Fizikçi Lee Smolin’e göre özel görelilik kuramındaki eşzamanlılığın göreliliği ve buna bağlı olarak blok-evren, zamanın fizikten sürüldüğü adımlardır. “Evren tarihinin bir bütün olarak, sebep-sonuç ilişkileriyle birbirine bağlı bir olaylar sistemi şeklinde görüldüğü resme blok-evren adı verilir. Kulağa belki garip gelecek ama bu ismin nedeni, tüm tarihin hep birden gerçek olduğunu önermesidir.”  Blok-evren evrenin tüm tarihini matematiksel bir nesne olarak betimler. Matematiksel nesneler zaman dışı olduğuna göre, blok-evrenin doğadaki nesnel gerçekliğe karşılık geldiğine inanıyorsanız, evrenin temelde zaman dışı olduğunu iddia ediyorsunuz demektir (2017: 72, 76-77).

Bu anlayışa göre, şu an, geçmiş ve gelecek arasında bir fark yoktur. Evrendeki tüm olayların hepsi birden gerçektir. Böylece evrenin bir bütün olarak ele alınan tarihinin gerçekliği oluşturduğu sonucuna varırız. Dolayısıyla zamandaki anların ya da bunların akışının bir gerçekliği yoktur (Smolin, 2017: 80). Yani, zaman yoktur, donmuştur.

Blok-evrenin bir başka adı, tüm zamanların aynı anda ve sıralı olarak (neden-sonuç ilişkisi içinde) var olduğunu ifade eden eternalizmdir. Blok evren ya da eternalizm evreni tüm zamanların bir arada bulunduğu tek bir “resim” olarak betimler. Resim donmuş zaman demektir ve şöyle bir görünüm arz eder: Saat 7:00’ı gösteriyor, mutfakta elimde bir fincan kahveyle ayakta duruyorum. Saat 7:02’de fincanı ağzıma götürüyorum. Saat 7:10’da kahvemi içip bitirdiğim için fincanı çalkalayarak bulaşık makinesine koyuyorum. Hepsi aynı anda ve bir arada!

Sean Carroll’e göre blok-evren anlayışı aynı zamanda ebediyetçilik olarak da anılır (2018: 38). Aziz Augustinus blok-evren işinden hoşlanmaz. O “şimdici”dir. İtiraflar’da şöyle yazar:

“Ama gayet açık ve seçik olarak anladığım bir şey varsa o da gelecek ve geçmiş zamanın olmadığı. Bu yüzden zaman geçmiş, şimdi ve gelecek diye üçe ayrılır demek aslında pek de doğru değil. Belki şöyle demek daha doğru, zaman üçe ayrılır, geçmişte yaşananların şimdiki zamanı, şimdi yaşananların şimdisi ve gelecekte yaşanacakların şimdiki zamanı. Evet, bu üç zaman benim ruhumda mevcut, onları başka bir yerde göremiyorum. Geçmişte yaşananlarla ilgili şimdi benim belleğim; şimdi yaşananlarla ilgili şimdi doğrudan algı; gelecektekilerin şimdisi ise beklenti” (2010: 381).

McTaggart’ın Sorunu

Filozof John Ellis McTaggart var olan hiçbir şeyin zamanda var olma niteliğine sahip olamayacağı için zamanı gerçekdışı olduğunu öne sürer. Ona göre zaman daima A ve B olmak üzere iki dizi şeklinde düzenlenmiş olarak deneyimlenir. A-dizisinde her bir an ya da olay gelecek, şimdi ve geçmiş olarak ayırt edilir. Her an ve olay bu A-dizisinin karakteristiklerine göre değişir ve zamanın geçişi bu karakteristiklere göre gerçekleşen değişimle meydana gelir. B-dizisinde ise anlar ve olaylar ilişki halindedir. Eğer bir an ve olay başka bir an olaydan önce ya da sonraysa, konumlar ve olaylar devamlı olarak bu ilişki içinde kalırlar. A-dizisi dinamik zamanı, B-dizisi ise statik zamanı gösterir (Turetzky, 2020: 188).

McTaggart yukarıda anlatılanları şöyle somutlaştırır: Kraliçe Anne’nın ölümü bize göre geçmişte olmuştur, ama bir zamanlar gelecekti ve ardından şimdiki zaman olmuştur. Yani, her konum ya “geçmiş”, ya “şimdi” ya da “gelecek”tir. Bu A-dizisidir ve değişkendir. Çünkü şimdi olan olay eskiden gelecekti ve gelecekte geçmiş olacaktır. Kraliçe Anne’nin ölümü son dinozorun ölümünden sonra, The Unreality Time’ın (McTaggart’ın bu teorisini açıkladığı makalesi) basılmasından öncedir. Bu da B-dizisi olup sabittir, kalıcıdır. Sıralama asla değişmez, A- dizisi değişebilir. Pek çok insan A ve B dizileri biçiminde yapılan bu ayrımı ikna edici bulmuştur.  Mc Taggart bir dizi akıl yürütme sonunda bu ayrımı zamanın var olmadığını kanıtlamada kullanır (Gleick, 2018: 171-172).

James Gleick’e göre McTaggart aslında kanıtlamaya çalıştığı şeyi varsayarak işe başlar ve zamandaki konumların ve olayların hepsini bir çizgi üzerine çizilmiş M, N, O, P noktalarıymış gibi ele alır.  Bunun adı yukarıda belirttiğim gibi eternalizm, yani blok-evrendir. Kısaca, McTaggart aslında zamanın yok olduğunu varsayarak yok olduğunu ispatlamış olur!

Mutluluk Ânı

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin Ecinniler’inde (2013: 295-296) Kirillov ile Nikolay Vsevolodoviç arasında geçen konuşma ilginçtir. İntihar etmeye karar veren Kirillov çocukları da hayatı da sevmektedir. Bu duruma şaşıran Vsevolodoviç’e, Kirillov, hayatla intiharın ayrı bir yere sahip olduğunu ve bu dünyadaki sonsuz hayata inandığını söyler ve ekler: “Öyle anlar vardır ki, onlara eriştiğinizde zaman bir anda durur, yerini sonsuzluğa bırakır” der. Amacı böyle bir ana erişmek olan Kirillov, tüm insanlık mutluluğa eriştiğinde zamanın artık olmayacağını, çünkü buna gerek kalmayacağına inanmaktadır. Buna karşılık Vsevolodoviç can alıcı soruyu sorar: “Peki onu nereye gizleyecekler?” Kirillov’un cevabı müthiştir: “Hiçbir yere. Zaman nesne değil, düşüncedir. Zihnimizde sönüp gidecek.”

Ünlü bir fizikçi ve büyük bir kadın sevdalısı Erwin Schrödinger zamanı durdurmak için samimi bir öpücüğün yeterli olduğunu söyler: “Bir kadını bütün kalbinizle sevin, bir gün bunu ona yazın ve onu dudaklarından öpün. Zaman duracak, uzay da artık olmayacaktır.” Yaşlı kronos’un tiranlığından kurtulmak isteyenlere aşk her daim etkili ve en azından umut verici gelmiştir (Akt: Klein, 2019: 39).

David Harvey’in Georges Poulet’den aktardığına göre Balzac’ın tüm yapıtlarında zaman-mekânın yok oluşunun ifadesi kadar sık tekrarlanan bir şey yoktur. Balzac şöyle yazar: “Elimde zaten uçsuz bucaksız bir inancın kudreti vardı, İsa’nın sözünü ettiği o inanç, dağları yerinden oynatan, yardımıyla zaman ve mekânın yasalarını kaldırabileceğimiz o büyük irade.” Balzac için gelecek zamanla geçmiş zamanın şimdiki zaman üzerine çöktüğü an tam da bellek ve arzunun birleştiği andır. “Kişi gelecek özlemleri ve geçmişin anılarıyla şimdiki mutluluğunu üç katına çıkarır” (Harvey, 2010: 67,70).

Mutlu anlar zamandan çıktığımız anlardır!

Ksana

Mircea Eliade’e göre, mit, başlangıçta, başat ve zaman dışı bir anda kutsal bir zaman aralığında meydana gelmiş olan olayları anlatır. Geleneksel toplumlarda – özellikle de Hint ve Buddha felsefesinde – Zaman’ı devrevi olarak ilga etmek, geçmişi silmek ve bir bakıma kozmogoniyi ayinler aracılığıyla yeniden canlandırmak için büyük çaba harcanır. Bu anlamda mit, insanı kendi tarihsel zamanından kopartıp ölçülemez ve paradoksal olan ânın içine, Büyük Zaman’a açmaktır. Bütün mitlerin anlamı dünyanın çok hızlı bir ritm içinde doğduğu, çöktüğü, yok olduğu ve yeniden doğduğudur. Kaos ve yeni bir yaratılışla kaosa son veren kozmogonik eylem devrevi olarak yeniden güncelleştirilir. Yani, Sonsuz Zaman içinde Evrenler sürekli olarak yok olurlar ve yeniden yaratılırlar ki bu aynı zamanda ebedi dönüş mitine işaret eder (2017: 68-84).

“Brahma’nın iki biçimi vardır: Maddesel ve maddesel olmayan, ölümlü ve ölümsüz, katı ve akar, var olan ve ötede olan” (Upanishadlar, 2017: 24). Yani Brahma tüm zıtlıkları kendinde toplar. Eliade’e göre, Brahma’nın “iki biçimi” ya da “iki doğası” “zaman ve zaman olmama” olarak karşımıza çıkar. Brahman’da nunc fluens (akan şimdi) ve nunc stans (kalıcı şimdi) birbirleriyle karşılaşırlar (2017: 87). Tekraren, “Brahman’ın iki biçimi vardır: Zaman ve zamansızlık. Güneş var olmadan önceki dönem Zamansızlıktır ve parçasızlıktır. Güneş var olduktan sonraki dönem Zaman’dır ve parçalıdır. Onun biçiminde yer alan parçalar yıldır” (Upanişhadlar, 2017: 333).

“(Güneş) en yüksek noktada doğduktan sonra artık daha fazla doğmak ve batmak yoktur.  O ortada yalnız duracaktır… O uzak gökte batmaz ve uzak gökte doğmaz. Bu gerçekle, ey tanrılar, Brahma’dan mahrum kalmayalım” (Upanishadlar, 2017: 118).  Burada aşkınlığın imgesi söz konusudur. Dünyanın merkezindeki Güneş (=Zaman) “bilen için” hareketsiz kalmakta, nunc fluens paradoksal olarak nunc stansa dönüşmekte ve böylelikle Zaman’dan çıkış mucizesini gerçekleştirmektedir. Veda ve Upanishadlar’da şimşeğe benzetilen aydınlanma ânı bağlamında Brahma bu durumda aniden kendini anlar. Çünkü gerçek şimşektedir… Sonunda da Zaman ve Süre aşkınlaştırılarak ebedi şimdiki zaman olan statis elde edilir (2017: 87-88).

Tüm zamanların “şimdi” haline geldiği zaman toplam-şimdi olarak anılır ve bu mistiklerin ebedi şimdiki zamanı olan statistir. Herhangi bir süre olmayan ebedi şimdiki zaman hareketsizliktir. Yoga’nın da yaptığı hareketsiz kalmaktır ve Yoga, düşüncesi sabit olarak nitelenir. Yoga aynı zamanda bilinç hallerinin ortadan kaldırılması demektir. Düşüncesi sabit olan ve artık zamanın onun için akmadığı kişi sabit bir şimdiki zamanda, nunc stans içinde yaşamaktadır. An, yani nunc, Sanskrit dilinde ksana, Pali dilinde khana olarak söylenir. Bu terimin bir diğer anlamı da “uygun an, fırsat” tır ve Buddha’ya göre ancak böylesine “uygun bir ân”ın sayesinde da zamandan çıkılabilir. Nitekim Buddha genellikle “ânı kaybetmeme”yi tavsiye eder, çünkü ânı kaybedenler gözyaşı dökeceklerdir.” Bunun anlamı, aydınlanmanın, gerçeği anlamanın, bir tür şimşek çakması misali, anlık olduğudur. (Eliade, 2017: 94-95).

Kirillov’un, Schrödinger’in ve Balzac’ın zaman anlayışı Ksana ile uyum içindedir. Zamandan çıkmak, aslında bildiğimiz kronolojik zamandan çıkmak demektir. Bu aynı zamanda kairolojik zamana giriştir.

 Ara-Zaman ya da Ölü Zaman

“İki an arasında bulunan artık zaman değildir, asıl olay bir ara-zamanda bulunmaktadır: Ara-zaman sonsuzluktan gelmez, ama zamandan da gelmez, oluşa aittir. Ara-zaman, olay hep bir ölü zamandır hiçbir şeyin cereyan etmediği yerdir, çoktan beri sonsuzcasına geçmiş olan sonsuz bekleyiştir, bekleyiş ve yedektir… Bütün ara-zamanlar üst üste yerleşirler, oysa ki zamanlar peş peşedir… Orada hiçbir şey cereyan etmez, ancak her şey olur, öyle ki olay, zaman geçmiş olduğunda yeniden başlama ayrıcalığına sahiptir. Hiçbir şey cereyan etmez ve yine de her şey değişir, çünkü oluş, yeniden bileşenlerinden geçmekte ve ötelerde bir yerde etkinleşen olayı bir başka ana getirmektedir hiç durmadan. Zaman geçtiğinde ve anı götürdüğünde, olayı getirmek üzere her zaman için bir ara-zaman vardır” (Deleuze ve Guattari, 2019: 155-156).

Yoksa, Deleuze ile Guattari’nin ara-zamanları, hiçbir şeyin cereyan etmediği ama her şeyin olup her şeyin değiştiği Kairos’a mi işaret etmektedir?

Kaynakça

Augustinus (2010). İtiraflar, çev. Çiğdem Dürüşken, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Carroll, Sean (2018). Zamanın Kozmolojik Tarihi, çev. Mehmet Moralı, İstanbul: Alfa Bilim.

Deleuze, G. ve Guattari, F. (2019). Felsefe Nedir? çev. Turhan Ilgaz, 12. Baskı, İstanbul: YKY.

Dostoyevski, Fyodor Mihayloviç (2013). Ecinniler, çev. Mazlum Beyhan, 11. Baskı, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.

Eliade, Mircea (2017). İmgeler ve Simgeler, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara: Doğu Batı Yayınları.

Gleick, James (2018). Zaman Yolculuğu, çev. Aylin Onocak, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.

Harvey, David (2010). Paris, Modernitenin Başkenti, çev. Berna Kılınçer, İstanbul: Sel Yayınları.

Klein, Etienne (2019). Kronos’un Taktikleri, çev. Öznur Karakaş, İstanbul: bgst Yayınları.

Rovelli, Carlo (2018). Gerçek Göründüğü Gibi Değildir, çev. Tolga Esmer, İstanbul: Can Yayınları.

Smolin, Lee (2017). Zamanın Yeniden Doğuşu, çev. Bilge Tanrıseven, Ankara, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları.

Turetzky, Philip (2020). Zaman, çev. M. Çağlar Atmaca, İstanbul: Otonom Yayıncılık.

Upanishadlar (2017). çev. Korhan Kaya, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Vonnegut, Kurt (2021). Mezbaha Beş, çev. Hamdi Koç, İstanbul: Can Sanat Yayınları.