2014 Yerel Seçim Kampanyası İzlenimleri

Hava güneşli olduğu için bugün kendime izin verdim ve otomobilime binerek Boğaz'da uzunca bir tur attım. Beni ilk karşılayan masmavi gökyüzü ile pırıl pırıl bir deniz oldu. Sonra, doğal olarak yol kenarına dizilen direklere asılmış bez afişlerdeki parti liderleri ve / veya başkan adaylarına ait görüntülere takıldım. Müthiş bir şey, hemen hemen boş bir direk kalmamıştı. Demek ki belediyeler, bu afişlerin asılmasına izin vererek hem görüntü kirliliğine neden oluyorlar, hem de yaratılan bu kirlilik üzerinden vergi vb. alarak gelir elde ediyorlardı. Tabi bu ticari afişler için hayli hayli geçerliydi.

Tam bunları düşünerek yol almaya devam ederken, iki yanımdan da aynı direklerin bazılarında, bir iletişim kurumunun reklam yüzü olan mavi gözlü, patilerinin altı pembe olan beyaz bir kedinin görüntüsünün yer aldığı afişler geçmeye başladı. 

"Hah işte, benim belediye başkan adayım bu olmalı" demekten kendimi alamadım.

 

kedi

 

Farkında olmalısınız, son zamanlarda, televizyonlara, kendilerine iletişim gurusu denilen, aralarında felsefe profesörlerinin bile bulunduğu bazı yorumcular çıkıyor ve genel olarak solun, özel olarak da CHP’nin iletişim stratejilerinin yanlış olduğu konusunda ahkâm kesiyorlar. Kullandıkları dile bakılırsa bir zamanlar kalplerinin “sol” için attığı belli olan bu çokbilmişlere göre, özellikle CHP, yerel seçim kampanyasını genel seçim kampanyası havasına sokmuş da, böyle yapmaya devam ederse oylarını arttıramazmış da, falan, filan…

Şimdi sorum şu: Koskocaman İstanbul’da AKP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ile Başbakan’ın afişlerinden hangisi daha fazladır acaba?

Yani durum, bu çokbilmişlerin söylediklerinin tam tersine ve yerel seçimi genel seçim havasına sokan iktidar partisi. Ayrıca siz zaten soldan hiçbir şey beklemediğinizi her daim söylüyorsunuz, peki, sürekli olarak neden sola saldırıyorsunuz? Bu yetmiyormuş gibi neden akıl vermeye kalkıyorsunuz? Bırakın isteyen istediğini yapsın, istediği kampanyayı yürütsün.

Unutmayalım solun sağ akla hiçbir zaman ihtiyacı olmadı; tam tersine sosyal demokrat solun her zaman sosyalist sol akla ihtiyacı olmuştur.

* * *

Siyasi partilerin yaklaşık bir aydan beri yürüttükleri seçim kampanyalarını ve tanıtım faaliyetlerini yakından incelediğimizde, seçilen hedef kitlenin geçmiş yıllara göre hayli düşük sosyo – ekonomik düzeye tekabül ettiği görülmektedir. Araştırmacı jargonuyla ifade edersem tüm partilerin kampanyalarının hedef kitlesi C2 ve DE sosyo-ekonomik gruplarına, diğer bir deyişle, basitleştirerek ve daha anlaşılır biçimde, orta-alt ve alt gelir gruplarına mensup bir özellik gösteriyor. Tabi tanıtımı yapılan bir ürün değil ki, satışları arttırmak için gelir durumu iyi ya da iyice olanlar hedeflensin? Doğal olarak nüfusun büyük bir kısmını oluşturan düşük gelir grupları hedefleniyor. Bu grupların aynı zamanda ve genel olarak sağ tandanslı oldukları düşünüldüğünde, maalesef ortaya her hangi bir “fikri” olmayan kampanyalar çıkıyor.

 

seçim

 

Son olarak da, son on yılda unuttuğumuz ve seçim dönemlerine ait olan demokratik bir gelenekten söz etmek istiyorum. Eskiden, birçok medeni ülkede olduğu gibi, genel ya da yerel seçim dönemlerinde liderler ya da başkan adayları bir moderatörün yönetiminde karşılıklı olarak bir araya gelirler ve hem projelerini anlatırlar, hem de tartışırlardı. Bu tartışmalar zaman zaman alevlense de, şöyle ya da böyle konular tatlıya bağlanarak bir sonuca ulaşılırdı. Oysa şimdi lider ya da adaylar tek başlarına sahne alıyorlar ve monolog yapıyorlar. O zaman da ister istemez hangi yöntemin daha demokratik olduğu sorusu akla geliyor.

Öyle anlaşılıyor, şimdiki liderler ya da adaylar, eski lider ya da adaylar kadar kendilerine güvenmiyorlar.

4 thoughts on “2014 Yerel Seçim Kampanyası İzlenimleri

  • Semra Sertel dedi ki:

    Günaydın Bülent. Yazdıklarını okuyunca aklıma şu satırlar geldi:

        "Sular hep aktı gecti

        Kurudu vakti gecti

        Nice han nice Sultan tahtı bıraktı gecti

        Dünya bir penceredir

        Her gelen baktı gecti."

                   Yunus  Emre

    Olan maalesef vatandaşa oluyor.

    • bulentgundogmus dedi ki:

      Tamamen katılıyorum Semra. Bir zamanlar “Dondurmam Gaymak” diye bir film izlemiştim. Filmin bir sahneside yaşlı bir adam, kasabaya yukarıdan bakan dar bir yolda yürürlerken, yanındaki genç adama dünyanın bir pencere olduğunu, bizim de bakıp geçtiğimizi söylediğinde, bu metaforu çok beğenmiştim. Demek ki deyiş Yunus Emre’ye aitmiş. Bu kez olan vatandaşa olmayacak diye düşünüyorum.

  • Dilek dedi ki:

    Ben ne yazık ki pesimistim. Yine 5 sene başımızdalar, keşke kedicik aday olsa da oyumu ona versem:(

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.