7 Haziran 2015 Genel Seçimleri

22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan Türkiye genel seçimlerinin sonuçlarını yorumlarken, halkın aynaya baktığını ve aynada Recep Tayyip Erdoğan’ın siluetini görerek AKP’ni % 47 ile tek başına iktidara taşıdığını yazmıştım. 2011 yılında yapılan Türkiye genel seçimlerinde de benzer bir siluetle karşılaşan halkımız, AKP’ni bu kez %50 ile tek başına iktidara getirmişti. Bu inanılmaz bir yükselişti. Seçmen sayısındaki artış nedeniyle mutlak sayılar düşse de oransal olarak yükseliş devam etti ve Recep Tayyip Erdoğan 10 Ağustos 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %52 oy alarak cumhurbaşkanı seçildi. Bu, 17 Aralık 2013 Süreci ve Haziran 2013’te gerçekleşen Gezi Parkı Direnişi’ne rağmen ortaya çıkan bir sonuçtu. Demek ki bu direnişi henüz sindirememiştik.

 

Partiler

 

7 Haziran 2015’te yapılan Türkiye genel seçimlerinde ise yine aynaya bakan halkımızın bu kez gördüğü siluet, belirgin bir Selahattin Demirtaş (HDP) ile flu birer Devlet Bahçeli (MHP) ve Kemal Kılıçdaroğlu (CHP) oldu. Ahmet Davutoğlu’nun silueti ise, %41’lik bir oy oranına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’ın siluetiyle birlikte silinmeye başlamıştı.

Ne demek istiyorum? On üç yıldan beri kendini Recep Tayyip Erdoğan’la özdeşleştiren halkımızın yarıdan fazlası, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra erişilemez bir noktaya ulaşmasıyla gerçekliğini kaybetmesi sonunda yönünü daha gerçekçi liderlere çevirdi. Davutoğlu başbakanlığı ve seçim kampanyası süresince Erdoğan’ın gölgesinde kalmayıp gerçek kimliğiyle ortaya çıksaydı eğer, tablo farklı olabilirdi. Gerçekliklerini ortaya koyan liderler, sırasıyla Demirtaş, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu oldular.

Ve unutulmamalıdır ki, Gezi Parkı Direnişi belleklerimize yerleşmiş, toplum tarafından kısmen de olsa sindirilmiş, Türkiye’de nitel bir sıçramaya neden olmuştur. Türkiye artık Gezi Parkı Direnişi öncesi Türkiye’si değildir. Buna ayak diremek beyhudedir.

Erdoğan elinde Kur’an-ı Kerim’le  adeta bir dini lider havasındaydı. Davutoğu ise, onca kariyerine rağmen, ona buna bağırıp duran, dilinden dini eksik etmeyen bir kişilik sergiledi. Oysa on üç yıldan beri halkın nabzını en iyi tutan politikacı Erdoğan’dı. Kuşkusuz Davutoğlu’nun Erdoğan’la birlikte çift başlı olarak adaletsiz ve boğucu bir seçim kampanyası yürütmelerinin de ortaya çıkan tabloda önemli bir etkisi oldu. Öte yandan Demirtaş, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin söylemleri her şeye rağmen olabildiğince somuttu. Davutoğlu ise Kılıçdaroğlu’nun peşine takıldı ve CHP’nin ekonomik vaatlerinin geçersizliğini ispatlamaya çalıştı. Oysa ekonomik durumu giderek kötüleşen halkın hiç olmazsa bir kısmının yeni bir arayışa girdiği gün gibi aşikardı. Erdoğan’ın başta Demirtaş olmak üzere, Kılıçdaroğlu’nu ve milliyetçi oyları ürkütmemek adına kısmen de olsa Bahçeli’yi hedef tahtasına koyması, halktan itibar görmediği gibi ters tepti.

* * *

Büyük bir deneyim olan Gezi Parkı Direnişi, direnişçilerden kaybettiklerimiz, 17 Aralık 2013 Süreci, Soma Felaketi, ekonomideki olumsuz sinyaller ve nihayet toplumun yarısının – seçim sonuçlarına göre %60’ının mı demek lazım? – cumhurbaşkanı ve iktidar yetkilileri tarafından sürekli olarak azarlanmasının oluşturduğu birikim sonucunu gösterdi, diyalektik olarak etki tepkiyi doğurdu. Barajlar yıkıldı, bumerang olup AKP’ni vurdu geçti, dereler ve ırmaklar denizlere kavuştu. Böylece on üç yıl sonra temsiliyeti  daha yüksek bir meclis ortaya çıktı.

Kamuoyu yoklaması yapan saygın araştırmacıların analizleri, HDP’nin, özellikle CHP’liler ve bir kısım radikal solcuların stratejik oylarıyla barajı aştığını göstermektedir. Bunda HDP’nin muhafazakâr Kürtlere yeşil ışık yakarak sağa kayması da etkili olmuştur. Nitekim Güneydoğu Anadolu’da AKP’den HDP’ne geçen oyların anlamını burada aramak gerekmektedir.

Kısmen de olsa, verilen stratejik oylar nedeniyle, bu seçimlerde CHP’nin hala %25’te kalmış olmasını bir yenilgi olarak görmüyorum. Ulaşacağı maksimum oran ancak % 30 olabilir. CHP + HDP’nin oy oranının %38 olması önemlidir. Hoş, bu oyların içinde muhafazakâr Kürtlerin oyları da vardır, ama zaten Türkiye’de sosyal demokrat oyların oranı – 1977 seçimlerindeki %42 oranı hariç – genellikle %35’ler seviyesindedir.

Öyle anlaşılıyor ki, AKP’nin tek başına iktidara gelmemesi için stratejik oy kullanan kesim HDP’nin yapısını pek sorgulamaya gerek görmeden sandık başına gitmiştir. Böylelikle Erdoğan’ın başkan olması önlenmiştir.

Kimi çevrelerin ifade ettiği gibi HDP ve liderleri Batı tarafından parlatılmış olabilir mi? Bilmiyorum ve parlamenter sistemin geçerli olduğu yurt ve dünyadaki toplumlar içinde Batılı ülkelerce parlatılmayan bir parti ya da lideri var mıdır diye soruyorum. Mesele buna karşı koyabilmektir. Peki, başka bazı çevrelerce dillendirilen HDP’nin gizli bir ajandası olduğu iddiası doğru mudur? Bunu da bilmem mümkün değil, ama eğer öyleyse en kısa zamanda toplumun duyarlı kesimlerince (yine kimilerince söylendiği gibi emanet denilen oyları verenler tarafından) bertaraf edileceklerini biliyor olmalılar. Nitekim HDP’nin muhafazakâr milletvekili Altan Tan’ın bir TV kanalında CHP hakkında sarf ettiği yakışıksız ve akıl almaz sözler sosyal medyada infial uyandırmış, Tan gerekli cevabı misliyle almıştır.

Geçerken söylenmesi gereken hususlardan biri de, iş dünyası ile sermaye çevrelerinin ortaya çıkan tablodan, özellikle temsiliyetin daha adaletli biçimde gerçekleşmesi bağlamında, memnun olduklarının gözlenmesidir. Kuşkusuz, Türkiye’deki önemli ve halkın en çok güvendiği kurumlardan TSK’nın milletvekili sayısı bakımında üçüncü parti konumuna yükselen HDP hakkındaki görüşleri gizemini korumaktadır.

* * *

Ve artık dönülmez akşamın ufkundayız! Unutulmamalı, zaman tersinmezdir. Tarihsel olarak Süleyman Demirel’in bir zamanlar tekrar iktidara geldiğinde “Nerde galmıştık” sözü ünlüdür, ama yaşadığımız bu dönemde, yurt ve dünyada, köprülerin altından çok sular akmıştır. Ayrıca Demirel cumhurbaşkanlığı sırasında son derece uzlaşmacı ve sevilen bir profil çizmiştir. Aklımızdan çıkarmamamız gereken bir husus, bir zamanlar iktidar olan DYP, ANAP, DSP, vb partilerin bu seçimlerdeki oy oranlarının % 0.X seviyelerinde kalmasıdır.

Unutulmamalıdır ki, zamanın ruhunu ( Zeitgeist) yakalayamayanı zaman oku affetmez! Her kim olursa olsun!

İki yıl sonra, 7 Haziran akşamından beri Türkiye’de Gezi Parkı Direnişçileri’nin RUHU dolaşıyor.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

2 thoughts on “7 Haziran 2015 Genel Seçimleri

  • Mehmet Kök dedi ki:

    Sevgili Bülent,

    Yazılarını ve siteni ilgiyle,merakla okuyorum.Genelde çok büyük oranda örtüşen,aynı yazarları ve kitapları okuyorum seninle.Hatta,ben, çoğunlukla sözünü ettiğin kitaplar,kitaplığımın başucu kitapları. Dostoyevski, Tolstoy, Nabokov, Proust, Çehov, İbsen, Atay,Tanpınar, Karasu, Bachmann, Mann, Zweig, Kafka, Kundera, Coetze, Faulkner, Roth, Carson Mc Cullers, Maupassant, Joyce, Hölderlin, Ödon von Horvath, Kleist, Rilke, Salinger, Pascal Quignard – özellikle the silent crossing -,Jeremy Salt-all that is-, Banville, Saragamo, Calvino…şimdilik bir düşünüşte aklıma gelen yazarların kitapları,daima karıştırdığım kitaplar… -Bir gün, bir araya gelirsek, uzun sohbetler de yapabiliriz-

    Seçimler ve sonucu konusunda,senden biraz farklı düşünüyorum:

    1.Seçimde çıkan birinci sonuç,halkın RTE’nin ve başkanlığının güçlenmesine,
    halkın,’bu kadar yeter’, orada kal, bizi be partini biraz rahat bırak, henüz senin daha fazla güç toplamanı şimdilik istemiyoruz, demesidir.

    2.Çözüm süreci denilen,Kürtlerle diğer halkların barışma sürecinden memnunuz, devam etmelidir, Kürtler de parlamentoya girip, süreç daha radikal ve çözüme muhtaç bir şekilde orada devam etmelidir. Bence, gezi ruhu asıl burada kendini göstermiştir, ben CHP’ye eli gitmeyen sol, sağ, yeşil, komünist düşünen insanlar HDP’ye oylarını verdiler. Bunlar emanet oylar da değildir bence, bu parti Türkiye partisi ve sol söylemini sürdürdükçe, oyların yüzde yirmilere ulaşması bile beklenebilir.

    3.MHP, sanıldığı kadar başarılı da değildir, düzenin bekçiliğini yapan, milliyetçi, sağ muhafazakar bir parti olarak, AKP küskünlerinin tepki oylarından bir kısmını kendine çekebilmiştir, asıl emanetçi oylar buraya yönelmiştir diye düşünüyorum.

    4.CHP,bu seçimlerin AKP’nin de önünde kaybeden partisidir. Hem yeni seçmenden, hem küskün oylardan, hem de gezi oylarından kendisine gelmemiştir. MHP gibi sol muhafazakar bir parti olarak, AKP’nin söylemlerini ikinci sınıf bir parti olarak seslendirmeyi seçmiş, emekli kesimden bile – iki maaş ikramiye, 1500 TL asgari ücret – teması bile kendisine oy getirememiştir…

    5.AKP, tüm olumsuz koşullara rağmen, yüzde 41 oy almıştır, sadece HDP’nin barajı aşması yüzünden, meclis çoğunluğuna ulaşamamıştır. Akıllı ve sakin bir strateji ile erken seçime gidilse, seçim barajı yüzde beşe düşse bile, tek başına iktidar olması mümkündür. Hükumet kurulması geciktikçe, insanların bir bölümü, AKP’yi tek başına iktidara gelmemesinden üzüntü duymaya başlayacaktır. AKP, tüm olumsuzluklara rağmen HDP ile birlikte içinde yenilikler ve sürprizler taşıyan iki parti olarak gündemde olmaya devam edecektir. CHP ve MHP eski, düzen partileri olarak kaybetmeye, yerinde saymaya mahkum bir pozisyonda durmaktadır bence.

    Bu süreçte, CHP’nin akıllı ve sakin bir şekilde koalisyona olarak, yanına HDP desteğini de alarak,çözüm sürecine de sahip çıkarak, eğitim, adalet / hukuk konularında yenilikçi hamleler yaparak, Ortadoğu ve Avrupa Birliği konularında da atak yaparak halkın rahatlamasını sağlamalı, gelecek seçimler için iktidara aday olduğunu açık bir şekilde göstermelidir. Oysa, CHP, hayaller içinde yüzmeye devam etmekte, eşit bakanlık, dönüşümlü başbakanlık gibi olmaz rüyalar görmeye devam etmektedir.

    Özetle görüşüm budur sevgili Bülent. Bu arada, sevgili kardeşin Uğur nasıl, ne yapıyor, merak ediyorum, kendisini çok severdim gençliğinde, çok selam söyle, umarım keyfi yerindedir.

    Sevgiler, selamlar.

    • bulentgundogmus dedi ki:

      Merhaba Mehmet,

      Benzer kitapları okuyor olmamız gerçekten de bir araya gelip sohbet etmeyi gerektiriyor.Çok hoş olur.

      7 Haziran seçim sonuçları hakkındaki yorumlarımıza gelince, ben ikimizin de çok farklı düşündüğümüzü zannetmiyorum. Bence de emanet (Demirlel’e göre ödünç) oy olmaz. CHP’nin, HDP’nin barajı geçmesi durumunda daha fazla oy alacağını beklemiyordum zaten, o nedenle de başarısız bulmadım. Tabi ki seçimin temel argümanı Erdoğan’ın başkan olması / olmamasıydı ve olmadı.

      Benim temel argümanlarımdan biri Gezi Parkı Direnişi’inin bu seçimlerde belirleyici bir rol oynamasıdır. Her ne kadar HDP ve Demirtaş Gezi Direnişi’ne gerekli ve yeterli desteği vermemiş olsa da – CHP de Gezi’yi HDP kadar, hatta zaman zaman daha fazla destekledi – Gezi Ruhu’na sahip olan bir kısım seçmen rasyonel bir tutum sergileyerek, yani oylarını HDP’de birleştirerek Erdoğan’a gerekli dersi dersi vermiştir. MHP ve CHP eski, AKP ve HDP yeni partilerdir kuşkusuz, ama unutulmamalı ki kurulan her yeni partinin bir süre sonra zamanın ruhunu yakalayamadığına şahit olduk. Çünkü toplum muhafazakar.

      Tabi en çok arzulanan bir CHP-HDP koalisyonu, ama dışarıdan desteğe ihtiyaç var ve bu destek MHP olabilir ancak. Pek mümkün görünmüyor.

      Uğur, biliyorsun Kanada’da yaşıyor ve sıkça işiyle ilgili olarak ABD’ye gidip geliyor. 2008’de bir ESOMAR Kongresi için Montreal’e gittiğimde görüştük, 3 hafta kaldım. Önce, Toronta’daydı son bir kaç yıldır Guelph diye harika bir kasabada yaşıyor. İşleri fena değil. E-ticaret yapan şirketlere internet sitesi hazırlıyor. Selamını söylerim. Bu yaz gelecek belki.

      Yorumların için tekrar çok teşekkür ederim.
      Selam ve sevgilerimle.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.