12 03 2023
Shandy’nin Maceraları
Prokrustes’in Yatağı
Yunan mitolojisinde Polypemon ya da Damastes olarak da bilinen Prokrustes, Eleusis yakınlarında yaşayan ve sonunda Attikalı kahraman Theseus tarafından öldürülen bir hayduttur. Efsaneye göre Prokrustes’in biri büyük diğeri küçük iki demir yatağı varmış. Kurbanlarını bu yataklara yatırır, boyu yataktan kısa olanların bacaklarını çeke çeke uzatır, uzun olanların bacaklarını ise yatağa sığmaları için kesermiş. O gün bugündür “Prokrustes’in yatağı” deyimi katılık ve sertlik ile eşanlamlı olarak kullanılır olmuştur (Erhat, 2007: 254, AnaBrittanica, C. 18: 167-168).
Hemen her şeye vasatın (ortalama) hâkim olduğu bir dönemden geçiyoruz. Olaylara mekanik bakış açılarımız Prokrustes yatağına benzer bir basitleştirme ya da indirgemedir.
“Ortalamadan Sapmalar Üzerine Düşünmek Verimlidir”
Todd Rose’un ortalamalara odaklandığı Ortalamanın Sonu adlı kitabında verdiği bir örnek oldukça ilginçtir (2020: 11-14): Jet motorlarının yeni kullanılmaya başlandığı 1940’ların sonuna doğru ABD Hava Kuvvetleri’nde ciddi bir sorun yaşanır: Pilotlar uçakları kontrol edememeye başlamışlardır. Yapılan ayrıntılı incelemelerden sonra herhangi bir mekanik ve insani hata tespit edilemez. Bunun üzerine uçakların kokpit tasarımlarını gündeme alırlar. 1926 yılında ilk kokpit tasarımı yapılırken mühendisler yüzlerce erkek pilotun fiziksel ölçülerini almışlar ve bu verileri kullanarak standart bir kokpit tasarımı geliştirmişlerdir. Ancak sonraki otuz yıl boyunca, koltukların ölçü ve şekilleri, pedal ve kol uzaklıkları, ön camın yüksekliği ve uçuş kaskları 1926 yılındaki ortalama pilot ölçülerine göre tasarlanmıştır. Bunun üzerine askeri mühendisler o güne kadarki en kapsamlı bir araştırmaya girişirler ve 1950 yılında Ohio’daki Wright Hava Kuvvetleri Üssü’nde 4.000’den fazla pilot üzerinde 140 çeşit vücut ölçümü yaparlar. Mühendisler bu ölçümlerden alınan ortalamalarla uygun kokpit tasarlayabileceklerinden emindir.
Ancak, Harvard Üniversitesi’nde fiziksel antropoloji eğitimi de almış olup ordudaki görevi bir mezurayla pilotların uzuvlarını ölçmek olan teğmen Gilbert Daniels bundan emin değildir. Eğitimi sırasında bu tür işler konusunda deneyimli olan Daniels 4.063 pilottan topladığı 10 farklı fiziksel ölçünün ortalamasını alır. Aldığı ortalamaları mümkün olduğunca esnettiği halde, 4.063 pilottan biri bile 10 fiziksel ölçünün tümünde ortalama aralığın içine giremez. Örneğin bir pilotun kolu uzunken, bacağı kısa kalır. Bir başkasının ise göğsü dar ama kalçaları kısadır. Kısaca ortalama pilot diye bir şey yoktur. Kokpiti ortalama bir pilot için tasarladıysanız hiç kimseye uymayan bir kokpit tasarlamışsınız demektir.
* * *
Pilotların vücutları Prokrustes yataklarını reddetmektedir. Ayarlanabilir koltuk, kask ya da kıyafet tasarımlarının altında işte Harvardlı bu antropolog teğmenin yaptığı araştırma yatar. Gilbert, Yalçın Küçük’ün nerede söylediğini hatırlayamadığım şu ifadesini şiar edinmiş görünmektedir: “Ortalamadan sapmalar üzerine düşünmek her zaman verimlidir.”
Etimolojik olarak eski Türkçe’de Oğuz Lehçesi’nden gelen sapmak, yoldan çıkmak demek oluyor ve tam da benim yüklemek istediğim anlamı taşıyor. Adına layık en iyi yaratıcılar, her zaman yoldan çıkanlar olmuştur. Bilimdeki yeni paradigmalara geçiş sürecinde gözlemlenen epistemolojik kopuşların da kaynağı budur.
Peki, ortalamadan saptığımızda ne oluyor? Bu noktada, imdadımıza başlangıç durumuna hassas bağımlılık ilkesi yetişiyor ve küçük bir fark büyük değişikliklere neden oluyor. Prokrustes yataklarını parçalayarak bambaşka bir dünyalara doğru yol alıyoruz.
Konudan Sapmak ve Olasılıkları Çoğaltmak
Nurdan Gürbilek Sessizin Payı’nda benim de neredeyse başucu kitabım olan Walter Benjamin’in Tek Yön’ünden şöyle bir alıntı yapar: “Şosenin (yolun) özündeki güç, insan üzerinde gittiği zaman başka, uçakla yüksekten uçtuğu zaman başkadır” (2005: 17). Uçaktan gördüğümüz manzara ve onu oluşturan parçalardır; yolda yürürken ise onun nelere egemen olduğunun farkına varırız. Gürbilek’e göre, yolda yürürken onun içine gömülür, onu duyumsar ve deneyimleriz. İkincisinde daha çok kavramlarla meşgul olur, bütüne bakarız (2015: 12). Ben, hemen her bir bölümü başlı başına bir kitap olacak kadar oldukça geniş bir alan taraması yaptığım için daha çok kavramlarla meşgul oldum ve zaman zaman yollarda yürüsem de daha çok bütüne baktım. Umarım günün birinde her bir bölümü detaylandırarak kitaplaştırabilirim.
* * *
Ne zaman Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri’ni elime alsam genellikle aşağıdaki bölümden okumaya başlarım (Sterne, 2018: 58-59, 86):
“Bir hikâyenin yazarı yazdığı hikâyeyi, katırcının katırını sürdüğü gibi,- düpedüz sözgelimi Roma’dan Loretto’ya kadar, bir kez olsun dönüp sağa sola bakmadan-önüne katıp sürebilir mi? Size yolculuğunun biteceğeni bir saat öncesinden söylemeye kalkışabilir, ama bunu gerçekleştirmesi ahlaki olarak imkânsızdır: Çünkü, eğer biraz olsun yaşama şevki varsa, en az elli kez, şunun bunun peşine takılıp yolundan sapacaktır; başka türlüsü elinden gelmez. Önüne sürekli gözünü çelen manzaralar, görüntüler çıkacak, durup bunlara bakmaktan kendini alamayacaktır. Dahası, pek çok çeşitli,
Denkleştirilecek hesaplar;
Öğrenilecek hikmetler;
Çözülecek yazıtlar;
Hikâyesine katılacak hikâyeler;
Ayıklanacak masallar;
Kapısı çalınacak şahsiyetler;
Bu kapıya yapıştırılacak övgüler;
Ona bakarsanız hicviyeler de; çıkacaktır karşısına:-Oysa katırcıyla katırı bütün bunlardan muhaftırlar. Özetlemek gerekirse, her aşamada hakgözetirliğin zaman zaman okumaya davet ettiği, incelenmesi gereken nice arşiv, sicil, kayıt, belge, bitmez tükenmez soyağacı olacaktır: kısacası sonu gelmez…
Konu dışına çıkışlar hiç şüphesiz okumayı güneş gibi aydınlatır, onun canıdır, ruhudur. Onları bir kitaptan çıkarın, kitabı da kaldırıp atın; her bir sayfaya sonsuz soğuk bir kış çökecektir. Onları yazara geri verin, yeni damat gibi dimdik dikilir karşınıza, sizi selamlar; çeşni katar kitaba, iştahınızın kaçmasına izin vermez.
Hüner, konu dışına çıktığınızda elinizdekini iyi pişirmek, iyi kotarmakta yatar.”
Martin Meisel, Kaos İmgelemi’nde Shandy’nin kurgusu için Newtoncu düzeni yıktığını yazar. Eser, evrenin saat gibi sürtünmesiz biçimde çalışmasının, karmaşıklığı altta yatan geometriye indirgeme ihtirasının ve bizatihi sistemin buyurgan yapısının komik bir reddidir. Newton sonrası evrende kaos nerede var sorusunun yanıtı, her yerdedir (2019: 228). “Tristram Shandy’nin enerjisi anlatının öngörülemezliğinde ve yorumlayıcı matrisinin istikrarsızlığındadır, bizatihi dilde olduğu gibi olasılıkları daraltıp sabitleyeceğine çoğaltır” (2019: 229). Görünmeyeni görünür kılmak için, ben de, bakış açımı genişleterek olasılıkları çoğaltmaya, tüm bakış açılarından görmeye çalıştım.
Platon’un Mağara Alegorisi: Öz ve Görüntü
Platon’un ünlü mağara alegorisini bilmeyenimiz yoktur. Mağaradaki insanlar çocukluklarından beri bacakları ve boyunları zincire vurulmuş vaziyette yaşamaktadırlar. Öyle sıkı bağlanmışlardır ki, kımıldayamadıkları ve kafalarını bile oynatamadıkları için sadece burunlarının ucunu görebilmektedirler. Yani bakışları sınırlanmıştır ve sadece tek bir yöne, önlerindeki duvara bakmaktadırlar. Gördükleri sadece arkalarındaki yüksek bir yerde yanan ateşin yansıttığı gölgelerdir (Platon, 1971: 199). Mahkûmlar işte bu gölge dünyada yaşamaktadırlar. Ateşe hükmedenlerin iktidar sahipleri olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. İstediklerini yansıttıkları bu gölge dünyada iktidarlarını sürdürmeye devam ederler. Böylece mahkûmlar için öz ve görüntü aynı olup çıkar. Kitabımda, Marx’ın ünlü “Nesnelerin (şeylerin) dış görünüşü ile özü doğrudan doğruya çakışaydı, tüm bilim gereksiz olurdu” (1990: 718) ifadesinden feyz alarak gölgeleri yok edip öz ve görüntünün aynı olmadığını göstermeye çalıştım.
Kaynakça
Benjamin, Walter (2005). Tek Yön, çev. Tevfik Turan, 5. Baskı, İstanbul: YKY.
Erhat, Azra (2015). Mitoloji Sözlüğü, 23. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Gürbilek, Nurdan (2015). Sessizin Payı, İstanbul: Metis Yayınları.
Marx, Karl (1990). Kapital III. Cilt, çev. Alaattin Bilgi, Ankara: Sol Yayınları.
Meisel, Martin. (2019). Kaos İmgelemi, çev. Mehmet Moralı, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Sterne, Laurence (2018). Tristram Shandy, çev. Nuran Yavuz, 6. Baskı, İstanbul: YKY.
Platon (1971). Devlet, çev. S. Eyüboğlu ve M. Ali Cimcöz, 2. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Rose, Todd (2020). Ortalamanın Sonu, çev. Tufan Göbekçin, 3. Baskı, İstanbul: Paloma Yayınevi.
Fyodor, Marcel, James,… Amondawa Halkı
Kutluyorum hemşehrim.
Kitabınızı okumayı heyecanla bekliyorum. Yolunuz açık olsun
Bülent büyük bir heyecan duydum. Harika bir metin, su gibi akıyor… Çokça yoldan sapman dileğimle.