14 03 2018
Düş Gören İki Adamın Masalı
Borges’in Alçaklığın Evrensel Tarihi’ne Bin Bir Gece Masalları’ndan aldığı bir masal rüyanın nelere kadir olduğunu göstermesi bakımından hoştur (2010: 89-90).
Masal bu ya, evvel zaman içinde Kahire’de Muhammed el – Magrıbî adında zengin ve cömert bir adam yaşarmış. Eli açık olan bu adam, gel zaman git zaman babaevi dışındaki tüm servetini kaybetmiş ve yaşamını devam ettirmek için çalışmak zorunda kalmış. O kadar çok çalışıyormuş ki, bir gün yorgunluktan evinin bahçesindeki incir ağacının altında uyuyakalmış. Düşünde gördüğü iliklerine kadar ıslanmış bir adam ağzından bir sikke altın çıkararak el-Magribî’ye kısmetinin İran’da, İsfahan’da olduğunu söylemiş.
El-Magribî ertesi sabah erkenden kalkıp yola koyulmuş ve çöllerin, gemilerin, korsanların, putperestlerin, ırmakların, yabani hayvanların ve insanların yoluna çıkardığı tekmil tehlikelere göğüs gererek İsfahan’a varmış. Ama kentin kapısından girer girmez gece bastırdığı için bir caminin avlusunda uyuyakalmış. Caminin hemen yanında bir ev varmış. Bir hırsız çetesi caminin içinden geçerek eve girmiş, ama ev sahipleri ve çevredekiler hırsızları görüp bağırmaya başlamışlar. Sonunda asesbaşı (bir çeşit gece bekçisi) asesleriyle birlikte yetişmiş, hırsızlar da damdan dama atlayarak kaçmışlar. Asesbaşı caminin aranmasını emredince Kahire’den gelen adamı yakalayıp getirmişler ve falakaya yatırıp iyice bir dövdükten sonra zindana atmışlar.
Zavallı adam sorgulama sırasında, gördüğü rüya nedeniyle İsfahan’a geldiğini, ancak kısmetine falaka çıktığını söylemiş. Bunun üzerine asesbaşı da el-Magribî’yi azarlayarak kendisinin de rüyasında tam üç kez Kahire’de bir ev gördüğünü, evin avlusunda bir bahçe, bahçenin ucunda bir güneş saati, saatin ardında bir incir ağacı, ağacın ardında bir çeşme, çeşmenin altında da çuvallar dolusu para olduğunu söylemiş. Sonra eklemiş: “Gene de kulak asmadım bu yalana.” Sonra da, zavallı Kahireliyi tekrar azarlayarak eline birkaç sikke verip İsfahan’dan kovmuş.
El-Magribî, parayı almış, tekrar yola koyulmuş, evine varmış, bahçesindeki asesbaşının da rüyasında gördüğü çeşmenin altını kazmış ve büyük bir define bulmuş. Böylece Allah ondan lütfunu esirgememiş, onu ödüllendirip yüceltmiş.
Allah’ın hikmetinden sual olunmaz! Bazen yalanlar doğru, doğrular yalan olabilir!
Notlar
Borges, Jorge Luis (2010). Alçaklığın Evrensel Tarihi, çev. Celâl Üster, İstanbul: İletişim Yayınları.
Ortaçağ Batısı ile Yakınçağ Türkiyesi Kaos, Karmaşıklık ve Kuantum İçin Genel Bir Kaynakça
Bülent Abi merhaba, bu yazınız çok güzel olmuş, ellerinize yüreğinize sağlık. Epeydir konusu açılıyor ama konuşma fırsatını da tam olarak bulamıyoruz, ya da üzerine ancak yazılabiledcek konular oldundan, bilmiyorum da Borges’in öyküleri gerçekten insanı büyülüyor. Yazıyı dün okudum, bugün bir daha okudum. İlk okuduğumda hemen bir cevap yazmak istedim ama aklımda başka işler vardı bu yüzden ufak notlar aldım. Aklıma ilk gelenler Borges’in öykülerini yazarken kullandığı teknik. Bu öyküde çok belirgin bir biçimde ortaya çıkmış. Diğerlerini okusam aynı şeyi onlar için de söylerdim eminim, çarpıcılığından dolayı. Bana göz alıcı güçlü, parçalanamaz görünüyor. Bu kadar kendisini eleverişi de cabası. Sanki bir bilgisayar programı yazar gibi, öykülendirme tekniğini adım adım belirli bir biçime sokarak açığa vurmuş ve hatta yalnızca bunu yapmış gibi. Ama yine de gizemini koruyor. Burda bir tartışma var. Gizemini seçtiği konulardan mı yoksa kullandığı teknikten mi temellendiriyor burası açık bir tartışma konusu.
Tekrardan elinize sağlık.
Çok teşekkür ederim Özgür. Borges son derece ekonomik yazıyor; birçok şeyi aynı anda yazabilme yeteneğine sahip yani. Öte yandan gerek öykülerinde, gerekse denemelerinde dokunduğu çok alan var. Dili, kendine ve uzmanlara göre barok. Evet,bir de gizemi seviyor ve insanı şaşırtıyor.
Tekrar teşekkür ederim.