1 04 2014
Nostalji: İki Efsane Belediye Başkanı
Hürriyet Gazetesi’nin 29 Mart 2014 tarihli nüshasında çeşitli yazarlar tarafından seçilen 10 efsane belediye başkanı ve yapılan bu seçimin nedenleri yer alıyordu. Listede, 1973-1977 yılları arasında CHP’den İstanbul Belediye Başkanı olarak görev yapmış olan Ahmet İsvan da vardı. Robert Kolej ve ABD’de eğitim gören Ahmet İsvan, kendisiyle tanışma imkânı bulduğum için biliyorum, son derece kibar ve çok demokrat bir insandı. Sosyal demokratlar için % 63.6 gibi inanılmaz bir oranla başkan seçilen İsvan ile aynı dönemde CHP’den Ankara Belediye Başkanı olarak görev yapan Vedat Dalokay da % 62 gibi yüksek bir oy oranıyla seçilmişti. İTÜ ve Fransa’da eğitim görmüş olan Vedat Dalokay, İslamabad Kral Faysal Camii (Pakistan), Cidde İslam Kalkınma Bankası Genel Merkezi (Suudi Arabistan), Başbakanlık Kompleksi (Pakistan), İstanbul Taksim Meydanı ve Pakistan Ulusal Anıtı gibi proje yarışmalarında birincilik ödülü kazanmış son derece başarılı bir insandı.
Vedat Dalokay
Ülkemizde sosyal demokrat belediyecilik anlayışını ilk kez uygulayan bu iki değerli başkanın bu kadar yüksek oranlarda oy almalarının nedenlerinin başında kuşkusuz yine aynı dönemde Necmettin Erbakan’ın Genel Başkanı olduğu MSP ile koalisyon hükümeti kuran CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit vardı.12 Mart 1971 Askeri Darbesi’nden sonra kurulan bu koalisyon ülkeyi bir ölçüde rahatlatmıştı.
Geçerken ifade etmek gerekirse CHP 1973 Genel Seçimleri’nde %33 oy oranıyla birinci parti olmuş, 4 yıl sonra yapılacak olan 1977 Genel Seçimleri’nde ise %41 oy oranıyla tek başına iktidar olmaya yaklaşmıştı.
Ancak ne acıdır ki bu iki değerli başkandan Ahmet İsvan 1 Mayıs 1977 katliamı nedeniyle DİSK davasından yargılanarak 27 ay hapis yattı, ama sonunda aklandı, Vedat Dalokay ise elim bir trafik kazasına kurban gitti. Ahmet İsvan’ın eşi Reha İsvan ise 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra Barış Derneği davasından yargılanarak 38 ay hapis yatacaktı.
Reha İsvan ve Ahmet İsvan
Bir arkadaşım “Bu seçimlerde acaba Mustafa Sarıgül İstanbul’da bu başarıyı yakalayabilir mi ya da bu oranlara yaklaşabilir mi“ diye sorduğunda cevabım “mümkün değil” oldu. Çünkü aynı dönemde İstanbul’da üniversite öğrencisi olduğum için biliyordum ki, CHP bu oyların çok önemli bir kısmını hem İstanbul hem de Ankara’nın merkezinden değil çevresinden, şimdiki deyimle varoşlardan almıştı. Oysa şimdi durum tam tersineydi ve AKP’li seçmen her iki şehrin merkezini çevreden kuşatmıştı.
Evet, günümüzde ekonomik, sosyolojik, demografik, kültürel vb. her türlü yapı o dönemlerin tam tersi bir görünüm arz ediyor ve bu iki büyük ilimizde o zamanki azınlık sağ şimdi azınlık sol, çoğunluk sol ise çoğunluk sağ oldu.
* * *
Bu yazıyı 2014 Yerel Seçimleri’ni analiz etmek için değil iki efsane başkanı anarak genç kuşaklara kısaca tanıtmak için yazdım. Doğal olarak yapılan analizleri okuyor ve dinliyorum, bazılarına katılıyor, bazılarına ise katılmıyorum. Dün akşam Türkiye Araştırmacılar Derneği’ne ( TÜAD) üye olmayan bir araştırma şirketinin en doğru tahmini yaptığı söylenen sahibi, yolsuzluk iddialarının seçmeni etkilemediğini açıklayabilmek amacıyla, hem Türkiye’de hem de tüm dünyada seçmenlerin “karınlarını doyuran partiye” oy verdiklerini söyledi ki, onu adına utandığımı söylemeliyim. Seçmenler – tabi burada daha çok AKP seçmeni – yani insanlar bu kadar aşağılanır!
Bu “ünlü araştırmacı” acaba şunu mu söylemek istiyordu: Türkiye, bu seçimlerde bir doğu toplumunun tüm özellikleri sergiledi. Özellikle Karl Marx'ın "klein bürgerliche", (küçük burjuva), dediği esnaf, zanaatkar, memur kategorisine giren düşük gelirli, mülkiyetine düşkün ve üstelik de dindar kesim partisine sımsıkı sarıldı. Tabi buna neredeyse tamamen muhafazakârlaşan işçi sınıfını da eklemek gerekiyor. Oysa bu zaten beklenen bir şeydi.
2014 Yerel Seçim Kampanyası İzlenimleri Toplumsal Dönüşüm ve Araştırma