11 12 2013
unterdenalexanderlindenplatz
unter den lindendeki uzun keyifli ve tarihi yürüyüşümü tamamladıktan sonra karl marx platzı geçerek geldiğim ve bir süre dinlendikten sonra kapısı alexanderplatza açılan büyük ve tarihi bir binadan çıktığımda birdenbire büyük bir çatışmanın içine düşmüştüm dan dan dan sağında ve solunda askerlerle ilerleyen tanklar belli aralıklarla yaptıkları atışlarla bir canavar gibi ağızlarından çıkardıkları alev toplarını orada burada kümelenmiş isyancıların üzerine yağdırıyor hedef alan isyancılardan bazıları yerden on beş yirmi metre yükselerek bin bir parçaya bölünüp yağmur gibi yere saçılıyordu güm güm güm hedef almayanlar ise ellerinde bayraklarla tanklara doğru yürürken bir taraftan çeşitli sloganlar atıyorlar diğer taraftan da kendilerine doğru gelen tankı çembere almak için sağa ve sola doğru yayılarak geniş bir yay çizmeye çalışıyorlardı bununla birlikte alev alev yanan ortalık kan ve barut kokusundan geçilmiyor insan kendini tüm zamanların en iyi savaş filmi kabul edilen bu nedenle de savaş karşıtı filmi sayılan stanley kubrickin full metal jacket filminin ikinci yarısında hissediyordu oysa daha kısa bir süre önce ortalık süt limandı kelebekler uçuşuyor kuşlar cıvıldaşıyordu halk meydanı çevreleyen binaların önüne attıkları sandalyelere kurulmuşlar ellerinde kahveleriyle sohbet ediyorlardı kelimeler havada uçuşuyor hava ise açık güneş etrafa ılık bir ısı yayıyor hafif bir kuzey rüzgarı sandalyelerine kurulanların yüzlerini okşuyordu sonra tankın isyancıların üstüne açtığı ateşten korunmak için çıktığım binanın hemen sağındaki sokağa girip kendime bir siper aramaya koyulmuştum ki yolun sonundaki bir başka sokaktan bulunduğum sokağa doğru kıvrılıp bana doğru yönelen ve yine sağında ve solunda askerlerle ağır ağır ilerleyen bir başka tankla karşılaştım dan dan dan bu arada topunu sağa sola çevirdikten sonra bana diken tank tam ateş edecekken aniden yan sokaklardan beliren isyancıların üzerine yağdırdıkları molotov kokteyllerle yanmaya başlamış etrafında yürüyen ve içinden çıkmaya çalışan askerlerin canhıraş bağırışları isyancıların zafer çığlıklarına karışmıştı hurrraaaaaaa yaşasın kazananı ve kaybedeni belli olmayan bir savaş hüküm sürüyordu ama isyancıların haklı oldukları bir süre önce bu meydanda dinlenmek ve sohbet etmek için sandalyelerine kurulmuş insanların şimdi evlerinin pencerelerinden ellerine aldıkları sandalyelerini askerlerin üzerine atmalarından belli oluyordu kuşkusuz haklı olan da elbet kazanacaktı hep biliriz uyanmak istediğimiz halde uyanamadığımız rüyalar vardır işte öyle ağır ve sürükleyici bir rüya gördüğümü zannettiğim anda kendimi birden bire içinden çıktığım binanın arkasındaki bahçede buluverdim ve unter den lindene açılan bu bahçe oldukça tuhaf görünüyordu orada ortalık yeşilin bin bir türü ile süslenmiş topraktan fışkıran ve her biri dev bir gül gibi açmış dev yeşil salatalarla bezenmişti güneş insanın içini ısıtan oklarını tekrar gönderirken bahçede ellerinde çapalarla yerden fışkıran ve her biri dev birer güle benzeyen o dev yeşil salataları zedelemeden yerinden çıkarmaya çalışanların yüzlerini güldürüyordu ve yüzü gülenlerden biri rosa luxenburgtu savaş mı yoksa barış mı gerçekti bilemedim ve ben bunu düşünürken jorge luis borgesin alefte sen uyanıklığa değil önceki bir düşe uyanmışsın evladım o düş başka bir düşle sarmallıdır o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuz kadar gider sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır diye kükrediğini duydum ama bu yaşadıklarımın bir gün bir rüya olmayacağını hissetmiyor da değildim bir gün mutlaka yeneceğiz bir gün mutlaka yeneceğiz diye düşünmeye devam ediyordum venceremos venceremos diye tekrarlayarak we shall owercome we shall overcome we shall owercome
Efsanevi Berlin Duvarı yıkılmadan önce özellikle Kreuzberg’de yaşayan işçilerle araştırma yapmak üzere iki hafta kaldığım Batı Berlin’den Doğu Berlin’e üç kez geçmiş, Unter den Linden’de ( Ihlamurlar Alında ) yürümüştüm. Adını iki yanındaki ıhlamur ağaçlarından alan bulvar Brandenburg Kapısı’na kadar uzanır. Alexanderplatz Berlin’in Karl Marx Platz ile birlikte en önemli meydanıdır. Batı Berlin’den Doğu Berlin’e geçerken bir zamanlar casus değişimi yapılan ünlü Checkpoint Charlie’yi kullanmış, bir defasında Batı’ya geçerken saat 12:00’yi geçtiği için ceza ödemek zorunda kalmıştım. O ünlü duvardan kalan küçük parçalar şimdi bir çok insanın evini süsülüyor.
Yaratıcı Düşünce(2): Bazı İçgörüler Disiplinlerarası İşbirliği
Bülent Bey,
Çok özel bir anı gibi geldi bana. Çok özel bir an. Şimdi dönüyorum da zar zor barış içinde yaşadığımız bu İstanbul'da kafamızı kaldırıp gökyüzüne bile bakmıyoruz…
Evet, hem anı ve hem de rüya karışımı bir an diyebiliriz. Teşekkürler.