1 09 2014
Tembellik Hakkı
Yapılan bir araştırmaya[1] göre tembellik hakkını kullanmakla çalışmak arasındaki tüketici (yurttaş) tavrını çok büyük oranda çok çalışıp çok kazanmaktan yana koyar. Çünkü çok çalışan er ya da geç iyi bir yaşantıya kavuşur. Günümüzde, daha iyi bir yaşantının anlamı, daha çok tüketmektir. Nitekim çok çalışanın er ya da geç iyi bir yaşantıya kavuşacağını ifade edenlerin oranı 2000 – 2009 yılları arasında %71’den %85’e yükselmiştir.
Ayşe Buğra’nın Devlet-Piyasa Karşıtlığının Ötesinde [2] adlı kitabında yazdığı gibi “Tüketim, insanların içinde bulundukları topluma katılmak, bu toplumun bir parçası olarak kendi insani kapasitelerini geliştirmek üzere giriştikleri, çalışma hayatının dışında kalan faaliyetleridir.” Bu faaliyetleri “quid pro quo” (misliyle mukabele) yerine getirebilmek için önce, vermek, yani çalışmak gerekir. Bu anlamda, tüketim, karşıtını, yani düzenli ve örgütlü çalışmayı gerektiren bir boş zaman etkinliğidir. Yani, Zygmunt Bauman’ın Çalışma,Tüketicilik ve Yeni Yoksullar ’da [3] ilginç biçimde ifade ettiği gibi, içinde yaşadığımız toplumsal formasyonda – kapitalist sistemde – çalışmak, tüm insanların normal durumudur; çalışmamak anormaldir.
Tembellik
Jon Purkis ve James Bowen’in 21. Yüzyıl Anarşizmi’ nde [4] aktardıkları gibi, halkın boş zamanlarında yaptıkları ekonomik faaliyetler, satın aldıkları birçok şey, bazı açılardan sadece işleri olduğu için, yaşamaları için gereklidir. Yoksa birçok insan için çalışmanın doğuştan çok az değeri vardır ya da hiç yoktur ve her sabah uğruna kalkmak zahmetine katlanmalarının nedeni insanlarla kurulan ilişki, toplumsal konum, statü, gelir ve sorumluluk gibi dışsal yararlardır. Birçok insan için işe gitmek üzere yataktan keyifle fırlamak bir kural değil istisnai durumdur. Daha ciddi düzeyde bakarsak, milli piyango oynayan birçok insanın zaman zaman çalışmamak için yeterli parayı kazanacakları hayalini kurduklarına hiç şüphe yoktur.
Daha çok iş ve ücrete karşılık daha az ücret ve daha çok boş zaman önermesi, yaşadığımız rekabete dayalı toplumsal formasyonda – kapitalist sistemde – kabul edilebilir olmaktan uzak görünmektedir. Ancak daha az ücrete daha çok boş zaman tercih edenler 2000 yılında % 27’lik bir oran teşkil ederken, bu oran 2009’da %33’e yükselmiştir. Dokuz yıl içinde tembellik hakkını kullanmaya hazır olan kesimin dörtte birden üçte bire yükselmesi ilginçtir.
Paul Lafargue, Le droit a la paresse, 1883
Tembellik hakkı, çalışmaya karşı bayrak açan ünlü Küba asıllı Fransız düşünür Paul Lafargue’a ait bir kavramdır. Karl Marx’ın damadı da olan Lafargue’ın Tembellik Hakkı [5] isimli kitabında İncil’den yaptığı şu alıntı son derece şiirseldir:
“Tarlalardaki zambakların gelişip serpilişine bakın. Onlar ne çalışıyor, ne de yün eğiriyorlar. Buna karşın söyleyeyim size, Süleyman, o görkemi içinde daha göz alıcı giysilere bürünmüş değildi.”
Felsefi düzeyde, çalışmak kutsaldır ve bu kapitalizmin insanlığa en önemli katkısıdır. Oysa feodal toplumda, çalışmak bayağı olup sadece aşağı sınıflara layık görülürdü. Öte yandan sanayi devrimi ve kapitalizm, çalışma ve yaşam yerlerini farklılaştırarak, insanı, günlük yaşamını, çalışma ve boş zaman planlaması açısından disipline etmiştir. Oysa sanayi devrimi öncesinde böyle bir mekânsal farklılaşma olmadığı için, insanlar günlük yaşamlarını çalışma ve boş zaman arasında farkında olmadan belli belirsiz bölüyordu.
Enformasyon teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler nedeniyle ev merkezli topluma doğru hızla yol alırken, tıpkı sanayi devrimi öncesinde olduğu gibi, zamanı çalışma ve boş zaman arasında istediğimiz kadar esnek olarak bölüp kullanabileceğimiz bir yüzyıla girdik. Öyle anlaşılıyor ki, insanın, kabaca ve eşit olarak 8’er saat olmak üzere, uyuma, çalışma ve boş zaman olarak bölünen günlük yaşamı, bir bakıma daha karmaşık, bir bakıma daha yalın olacak. Karışık olacak, çünkü çalışma ve boş zaman birbirinin içine girmiş görünüyor, bilgisayarla çalışan birisi aynı zamanda bir boş zaman etkinliği olarak internette alışveriş yapabiliyor; yalın olacak, çünkü, eğer teknolojiyi insanlık lehine daha eşit şartlarda kullanabilirsek, makineler çalışacak, insanlar tembellik haklarını kullanacaklar. Erken 21.yy’ın en önemli dinamiklerinden birisi, işte bu ikilemde yatıyor. Çalışma ve boş zaman ikilemi. Son dokuz yılda gözlenen değişim, her iki trende katılanların oranının artması yani birçok alanda görünen radikalleşmedir.
Ara Güler, Beykoz Paşabahçe’den İzler
Entropi ile tembelliği aynı yazıda bir bütünün parçaları olarak incelemek bir tesadüf değildir. Bütün mesele düşük entropili bir toplum yaratmaya çalışmaktır. Böyle bir toplumda “az çoktur” ve parola kanaatkârlıktır. Jeremy Rifkin ile Ted Howard’ın Entropi [6] adlı kitaplarında ifade ettikleri gibi böyle bir toplumda “insanların temel ihtiyaçları karşılanırken, ülkenin her mağaza vitrininde kışkırtılan, saçma özel zevkeler için talepler karşılanmaz.”
Çalışmamak, para kazanmak için çalışmamak ya da tembellik hakkını kullanmak entropik bir iş olabilir mi? Doğayla diyalog halinde olmak, çevreci değerleri savunmak zaten daha az çalışmak demek değil midir? Tıpkı Hindistan’da traş olan adam gibi yolun kenarına oturarak etrafı seyrederken hem zamanı genişletmek, hem sohbet etmek ve hem de, tabii ki hep şimdiki zamanda yaşamaya çalışmak. Yaşamın amacı da bu değil midir zaten. Çünkü Pierre Bourdieu’nun Cezayir’deki Kaabyle köylülerini anlatırken popüler bir şarkıdan aktardığı gibi, zaman yakalanamaz.
“Dünyayı kovalamak nafiledir
Hiç kimse, hiçbir zaman onu yakalayamaz.”
Notlar
[1] Bu yazıdaki bulgular Yöntem Araştırma Danışmanlık Ltd.’nin 2000 ve 2009 yılında gerçekleştirdiği iki farklı araştırmaya dayandırılmıştır.
[2] Buğra, Ayşe. Devlet Piyasa Karşıtlığı Ötesinde, İletişim Yayınları, İst., 2000.
[3] Bauman, Zygmunt. Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Çeviren: Ümit Öktem, İst.1999.
[4] Purkis, Jon & James Bowen, James, 21. Yüzyıl Anarşizmi, Çeviren: Şen Süer Kaya, Ayrıntı Yayınları, İst., 1998.
[5] Lafargue, Paul. Tembellik Hakkı, Çeviren: Veda Günyol, Cumhuriyet Kitap, İst., 1999.
[6] Rıfkin.J, Howard.T., Entropi, Dünyaya Yeni Bir Bakış, Çeviren: Hakan Okay, İz Yayınları, İst.,1993.