10 09 2014
Sencer Divitçioğlu
“Neo-klasik teori başlıca üç yönden kusurludur. İlk olarak, neo-klasik analizin benimsediği maximisation konutu, yani karar birimlerinin maximisation davranışları ‘kim ne isterse onu yapmaktadır’ demekten başka bir şey değildir… (Bu ilke) tanındıktan sonra, marjinal analiz sadece matematik bir gösteri olmaktadır… İkinci olarak, neo-klasik öğreti, Cournot’dan beri sürüpgelen eksik rekabet tartışmalarını daima görmezden gelmiştir. Bu okula mensup iktisatçılar, içinde yaşadıkları ortamın mikroanalizini yaparken, hipotez olarak tam rekabet şartlarının gerçekleştiği bir piyasa kabul etmişler(dir.)… Son olarak Neo-klasik Okul’un kullandığı marjinal analiz, günlük pratik meseleleri ancak marjda halletmektedir. Kaynakların ‘dolu’ olduğu bir ekonomide, gerek tüketim, gerekse üretim kesimlerindeki marjinal ayarlamalar sistemi belirli bir optimuma doğru götürmektedir. Oysa özellikle az-gelişmiş ülkelerde kaynaklar henüz ‘dolu’ olmadığından mesele kaynakların dağılımının marjda halledilmesinden çok bu kaynakların yaratılmasıdır…”[1]
Bu alıntıyı değerli hocam Sencer Divitçioğlu’nun ders kitabı olarak okuduğumuz Mikroiktisat kitabının önsözünden yaptım. Nedeni ise, hocanın sınavda “Neo-klasik teori başlıca kaç yönden kusurludur” diye sorduktan sonra, biz öğrencilerin, “hocam önsözden de sorulur mu” şeklindeki yakınmamız üzerine verdiği cevaptır: “Ben tüm kitabım boyunca eleştirdiğim bir öğretinin kusurlarını bilmeyen öğrenciyi geçirmem.” Hoca aslında bize eleştiren bakış kazandırmak istiyordu.
Gott sei Dank, çok şükür, Sencer Hocamız vardı da, bundan tam kırk yıl önce neo-klasik öğretiyi tarihin çöplüğüne fırlatıp atmıştık. İşte o nedenle alt başlığı “Neo-klasik İktisadın Yaratıcı İmhası” olan “Mim Savaşları”[2] fıstık çekirdek gibi geldi. Ama siz yine de ciddiye alıp bir görsel şölen olan bu kitabı okuyun. Herkesin Sencer Hocası yoktur. Artık bizim de yok. Sencer Hocayı dün kaybettik.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ndeki lisans eğitimimi tamamlayıp yüksek lisans yapmaya karar verdiğimde bazı nedenlerle kaydımı geç yaptırdığım için, Sencer Hoca’nın verdiği derslerinden ilk ikisini kaçırmıştım. Sınıfta çok az kişi olduğumuz için, hoca dersleri kendi odasında veriyordu. Ders saati yaklaştığında odasına giderken hoca ile koridorda karşılaşmış, durumu anlatmaya çalışırken bana İtalyanca bilip bilmediğimi sorunca başımdan kaynar sular dökülmüştü. Hocam “İngilizce yetmiyor mu, İtalyanca da nereden çıktı” diye soracak olmuştum ki, yanıtı karşısında iyice afallamıştım. “Ben anlamam, sen de anlamazsın zaten çünkü Pasinetti’yi okutuyorum. O da İtalyanca yazıyor.” Ne kadar tuhaf baktığımı görünce benim daha fazla üzülmeme gönlü razı olmamıştı ki, “Şaka, şaka, haydi odama geç” deyivermişti. Ders kitabımız o yıllarda yazdığı Değer ve Bölüşüm: Marxist İktisat ve Cambridge Okulu adlı ilginç kitaptı, ama gerektiğinde başvurduğumuz Marx’ın Kapital’ini de o yıl, hem de ders kitabı ciddiyetiyle – 1979 – okumaya başlamıştık.
Hocanın dersleri son derece yüksek bir soyutlama düzeyinde geçiyordu. Sevgili hocamızın derdi, çok sonraları, bir diğer sevgili hocamız Asaf Savaş Akat’la Cogito’nun Bahar 2001, 26. sayısında yaptığı muhteşem röportajda belirttiği gibi, bilinmeyen şeyleri çözmek olduğu için, bir bakıma cevabı olmayan sorunları çözmeye çalışıyorduk. Ama biz tüm öğrenciler çok mutluyduk.
* * *
Batı üniversitelerinde iktisat bilimiyle ilgili olan biteni mümkün olduğunca hızla öğrencilerine aktaran, bir zamanlar fenomen haline gelen Asya üretim tarzı, AÜT, konusunda bir çok kitap ve makale yazan, kendi düşüncesine göre iktisat alanında yapılacak bir şey kalmayınca, zaten daha önce ilgilendiği için tarih üzerine – buna bir röportajında peripeteia (baht dönüşü) demiştir – çalışmaya karar veren, her zaman sui generis (kendine has) bir özellik gösteren ve adı genellikle aynı üniversitede hocalık yapmalarının yanı sıra aynı zamanda yoldaş olan İdris Küçükömer ile birlikte anılan Sencer Divitçioğlu’nun düşünce hayatımızdaki yeri doldurulamaz. Entelektüel hayatımızın önemli dergilerinden olan Toplum Bilim esas itibariyle onun eseridir. Tarih teorisi, Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlılar üzerine yazdıkları unique, benzersiz, özellikler taşır.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Işıklar içinde uyu hocam. Düşüncelerin yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Notlar
[1] Divitçioğlu, Sencer. Mikroiktisat, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Sermet Matbaası, İst.,1974.
[2] Mim Savaşları: Neoklasik İktisadın Yaratıcı İmhası. Kalle Lasn ve Abdusters Media Foundation. Metis Yayınları, 2014.
Beyaz Balonlar Ölüme Alışık Değiliz
🙂 ……
Ekonomik olmuş Faruk,ama her şeyi anlatıyor:)
Teşekkürler, efsane Sencer Hoca unutulmaz.
Sevgiler,