Ortaçağ Batısı ile Yakınçağ Türkiyesi

Ünlü Fransız tarihçi Jacques le Goff Ortaçağ Batı Uygarlığı’nda (2017: 136-140) 10.-13. yüzyıllardaki Ortaçağ Batısı’nın somut simgesel gerçeğini anlatırken, çöllerin ortasındaki vahalardan oluşan Müslüman Doğu’nun negatif resmine benzeyen az çok verimli ekili düzlüklerle delinmiş fundalık ve ormanlardan oluşan büyük bir örtüden söz eder. Müslüman Doğu’da orman kıt, Hıristiyan Batı’da boldur; Doğu’da ağaç uygarlık, Batı’da yabanıllık demektir. Doğu’da palmiyelerin gölgesinde doğan din, Batı’da ağaçların zararına ortaya çıkar, çünkü ağaçlar putperest cinlerin sığınağıdır ve keşişler, azizler, misyonerler ağaçları acımadan keserler.

Batı’da ilerleme deyince toprak açma, çalılıklara, fundalıklara karşı ya da gerekirse teknik donanım ve cesaret elverirse ulu ağaçlara, balta girmemiş ormanlara karşı savaş ve zafer anlaşılır. Ama canlı yaşam alanı geniş diyebileceğimiz hücrelerden, ekonomik, toplumsal ve kültürel hücrelerden oluşmuş bir takım düzlüklerdir. Ortaçağ Batısı uzun süre, ekilmemiş ve ıssız kalmış düzlüklerin ortasında birdenbire bitiveren malikâne, şato ve kentlerin yan yana gelmesinden oluşan bir yerleşim yeri olarak kalmıştır.

Orman, o zamanların sığınma yeridir. Fuga mundi (dünyadan kaçış) nin gönüllü ya da gönülsüz yandaşları olan ermişler, âşıklar, gezgin şövalyeler, haydutlar ve kanun kaçakları buralara sığınırlar. Bir sığınak yeri olarak ormanın büyük bir çekiciliği vardır. Şövalye için av ve serüven dünyasıdır. Hepimizin bildiği Robin Hood ormanın sevimli haydutlarından biridir.

Orman aynı zamanda yoksulların ekonomik yaşam kaynağıdır. Köylüler ve bir kısım halk için geçim kaynağıdır; sürülerini orada otlatır, yabani meyveleri oradan toplar, yakacaklarını oradan elde ederler. Orada avlanır, yabani arı balını ve meşale ve mum yapımında kullanılan reçineyi orada toplarlar.

Aşağı tabakadan sayılan bu yoksul insanlar kaçak avlandıkları için kraliyetin orman kolluk güçleri tarafından sürekli izlenirler. Çünkü hükümdarlar kraliyet ormanlarının en büyük senyörleridir ve böyle kalmayı var güçleriyle sürdürürler.

Bununla birlikte ormanlar hayal ürünü ya da gerçek tehdit ve tehlikelerle doludur. Deyim yerindeyse orman Ortaçağ dünyasının endişe uyandıran sınırıdır. Bu dünyayı dört bir yandan çevirerek dışarıyla ilişkisini keser ve adeta boğar. Orman senyörlük toprakları ve ülkeler arasında bir sınır, ta bir no man’s landdir. Ürkütücü karanlıklardan birdenbire aç kurtlar, haydutlar, yağmacı şövalyeler beliriverir. Bu aç kurtları Ortaçağ düşgücü, eski halk efsanelerinden esinlenerek birer canavara dönüştürür. Ormanlardan, Ortaçağ ilkelliğinin hayvan ile yabanıl insanı birbirine karıştırdığı yarı insan yarı hayvan kurt adamlar çıkar. Böylece ormanlar büyüleyici ve korkunç efsaneler evrenine dönüşür.

 

Artikel 3

 

  • İstanbul’daki Şişi Endüstri Meslek Lisesi’nin hemen yanına yapılmakta olan gökdelenler ve AVM inşaatı nedeniyle lisenin binalarından birinin çökme tehlikesi arz etmesi üzerine inşaat yerine öğrenimin durdurulması tam bir Ortaçağ zihniyeti değil de nedir?
  • Yırtıcı ve göçmen kuşlarının güzergâhına yapılmakta olan İstanbul’daki üçüncü havalimanı inşaatı nedeniyle Kuzey Ormanları’nda 3 milyona yakın ağacın kesilmesi ile Ortaçağ Batısı’ndaki ormanları putperest cinlerin sığınağı olarak kabul edilmesi arasında ne far var ki?
  • İlerleme adına tüm Türkiye’nin inşaat alanına çevrilmesi sırasında ve kışlık ile yazlık saray yapımı için kesilen ağaçların sayısının haddi hesabı yok. İstanbul tam bir gökdelenler şehri oldu. Yoksa tıpkı Ortaçağ Batısı’nda olduğu gibi uzun süre, ekilmemiş ve ıssız kalmış düzlüklerin ortasında birdenbire bitiveren malikâne, şato ve kentlerin yan yana gelmesinden oluşan ruhsuz yerleşim alanları mı tasavvur ediyoruz?
  • Başta İstanbul olmak üzere, tüm büyük şehirlerimizde ormanlar katledilerek yapılmakta olan yüksek duvarlı malikane tipi yapılar (steril ortamlar) buraların zengin sahipleri için dünyadan kaçış alanları olabilir. O zaman lütfen, topraklarından kopup kentlere gelerek proleterleşen ve artık buralara (ormanlara) kaçma olanakları sınırlanan yoksul halkımızın sahillerde pijamalarıyla mangal yakmalarını küçümsemeyelim.
  • Unutmayalım, ormanlar kimseye ait olmayıp (no man’s land) tehlikelere doludur. Bir gün o ürkütücü karanlıklardan kızıl eşkıyalar (Robin Hoodlar) çıkıverir.

Notlar

Le Goff, Jacques (2017). Ortaçağ Batı Uygarlığı, çev. Hanife Güven ve Uğur Güven, Ankara: Doğu Batı Yayınları.

 

, , , , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.