Zaman Sayısız Geleceğe Doğru Çatallanıyordu…

“Kişinin bir dünyadaki ikizinin burun kıvırdığı yoldan gittiği bir başka dünya da vardır. Her birine bir yerküre düşecek şekilde kişinin varoluşu ikiye ayrılır, sonra bir ikinci, bir üçüncü defa, binlerce defa yollar çatallanır” (Blanqui, 2015: 82).

Hugh Everett’in Kaotik Çılgın Dünyası

Kuantum mekaniğinin 1920’lerin sonlarında ve 1930’ların başlarında Niels Bohr ve Werner Heisenberg tarafından geliştirilen “Kopenhag Yorumu”na göre dünya kuantum ve klasik dünya diye iki bölgeye ayrılmıştır. Kuantum dünyası, gözlenemeyen, soyut ve belli gerçek durumların varlık haline gelme olasılığını ifade eden Erwin Schrödinger’in denklemi ile tanımlanan bir alan tarafından yönetilir. Bu kuantum alanı klasik dünyada bir nesne ile ölçüm veya başka bir etkileşim sayesinde temas ettiğinde söz konusu denklem buharlaşır ya da “çöker” ve olasılıklardan bir tanesi gerçek hale gelirken diğer olasılıklar bertaraf olur. Buna göre herhangi bir gözlem ya da ölçümden önce dünya hakkında bilebileceğimiz bilgi, hangi durumların varlık haline gelebileceğine dair olasılıklar dizisidir. Bu yoruma itiraz eden bir grup bilim insanı gerçekleşmemiş olasılıkların ortadan kalkmasının mümkün olmadığını ve hepsinin varlık halinde olduğunu söyler (Crease ve Goldhaber, 2016: 190 ve 212).

Pek çok bilim kurgu öyküsüne konu olan bu ilginç yorum bizi paralel dünyalara ya da diğer bir deyişle çoklu dünyalar kuramına götürür. Fizikte bunun en önemli savunucusu Hugh Everett’tir. Everett, “Kopenhag Yorumu”nun evreni, ölçüm işleminin gerçekleştiği ve ölçümü yapanların yaşadığı gerçek ve belirli dünya ile gerçek olmayan belirsiz kuantum dünyası şeklinde kozmik bir ayrımcılığa bırakıyor olması fikrinden hoşlanmaz. Kuantum dünyasına hükmeden dalga fonksiyonunun sürekli olarak gelişirken biri hariç bütün diğer olasılıkları esrarengiz bir biçimde ortadan kaldıran ve klasik dünyadan gelen ölçüm işleminin ise ani ve süreksiz olmasını tuhaf bulur. Çünkü ona göre, bir kuantum sistemi ölçüldüğünde ya da herhangi bir şekilde klasik dünya ile temasa girdiğinde üst üste binmiş olan olasılıklar ortadan kalkmaz. Söz konusu sistem, her biri içinde yaşadığımızla neredeyse tıpatıp aynı olan ikizlerden oluşan paralel dünyalara ayrışır ve bu dünyalar da her biri aynı şekilde ayrışarak dallanır ya da çatallanır. Dallanma noktalarının her biri kuantum dünyasının klasik dünya ile temasa girdiği noktalardır (Crease ve Goldhaber, 2016: 213-214). Everett şöyle yazar:

“Her bir müteakip gözlem veya ölçüm ile gözlemcinin durumu çok sayıda farklı duruma dallanır. Her bir dal, ölçüm işleminin farklı bir sonucunu ve buna karşılık gelen nesne-sistem öz durumlarını temsil eder.  Bütün dallar ölçüm işlemleri sonucu superpoze olmuş şekilde eş zamanlı olarak varlık halindedir” (Akt: Crease ve Goldhaber, 2016: 214).

Yine Everett’e göre, bu süperpozisyonun bütün parçaları, yani dalları gerçektir ve hiçbiri diğerinden daha gerçek değildir. Süperpozisyonun tüm parçaları diğerlerinin varlığı ya da yokluğundan bağımsız olarak kendi başlarına dalga fonksiyonuna riayet ettikleri için diğerlerinin bir biçimde imha olduklarını düşünmek gereksizdir. Bir dalın diğer bir dal üzerinde hiçbir etkisinin olmaması gözlemcilerin söz konusu ayrışma sürecinin farkında olmaması anlamına gelir (Akt: Crease ve Goldhaber, 2016: 214).

Borges’in Kaotik Yolları Çatallanan Bahçe’si

Italo Calvino’nun da vurguladığı gibi, Jorge Luis Borges’in zaman üzerine en baş döndürücü denemesi olan Ficcinos, Hayaller ve Hikâyeler’deki Yolları Çatallanan Bahçe mantıksal-metafiziksel bir casusluk öyküsü olup sonsuz bir Çin romanının betimlemesini içerir (Calvino, 2017: 127). Heyecanlı bir köşe kapmaca ile başlayan casusluk öyküsü önce bir labirentin aranmasına, sonra da bitimsiz bir romana dönüşüverir. Sonunda sayısız olasılığa bölünen bir cinayetin anlatıldığı öyküde zaman zaman ve örtük biçimde zamanla ilgili birkaç satırlık varsayımlar vardır ve bunlar metne, okuru sanki o büyük sona hazırlamak için yerleştirilmiştir. Örneğin şimdi’nin gücünü teslim eden şu ifadeye bakar mısınız?

“Ölmüş babama, Hai Feng’in simetri bahçesinde geçen çocukluğuma karşın – şimdi? – ölüp gidecek miydim? Sonra, insanoğlunun başına gelen her şeyin, tam ama tastamam şimdi’de geçtiğini hatırladım. Yüzyıllar geçiyor ve yalnızca şimdiki zaman’da oluyor her şey; havada, yerin ve denizin üzerinde sayısız insan var, ama gerçekten olup biten her şey bana oluyor” (Borges, 2009b: 78).

Sonra, belirsiz bir zaman dilimi içinde dünyayı soyut olarak algılayan bir varlık olduğunu zanneder anlatıcı (Borges, 2009b: 82). Daha sonra ise görünmez bir labirente dönüşür zaman (Borges, 2009b: 84). En sonunda, anlatıcı peşinden gelen adamdan (Richard Madden) kaçarken, yolları son derece karmaşık bir bahçenin – ki burası Yolları Çatallanan Bahçe’dir – tam ortasında bulunan Duru Yalnızlığın Köşkü’ne geldiğinde, köşkteki adamdan (Dr. Stephen Albert) dedesi Ts’ui Pên’in yazdığı bir mektup olduğunu öğrenir. Mektupta “Yolları Çatallanan Bahçe’mi çeşitli geleceklere (hepsine değil) bırakıyorum” yazıyordur (Borges, 2009b: 85).

Görüldüğü gibi, izini sürdüğümüz zaman bu noktaya kadar, şimdi, belirsiz, görünmeyen bir labirent ve gelecek – hem de çoklu gelecek – gibi çeşitli biçimlere bürünmüştür. Bu arada daha önce labirentin kendisi olduğu zannedilen Yolları Çatallanan Bahçe’nin tıpkı Kum Kitabı gibi sonsuz bir roman olduğu da anlaşılmıştır. Nitekim, anlatıcının köşkte karşılaştığı Albert kitabı okuyunca hem 1001 Gece Masalları’nda Şehrazat’ın sultana anlattığı masalları tekrar tekrar başa dönerek anlatmayı göze almış olduğundan kalkarak, hem de babadan oğula geçen, geçerken de her bir kişinin yeni bir bölüm eklediğini düşünerek – ki bana göre Borges bu düşüncesiyle günümüzdeki Wikipedia’yı öngörmüştür  –  sonsuz bir metin tahayyül eder ve şöyle devam eder:

“O cümle dikkatimi çekmişti elbet:  Yolları Çatallanan Bahçe’mi çeşitli geleceklere (hepsine değil) bırakıyorum. Daha ilk bakışta anladım: ‘Yolları Çatallanan Bahçe’, o karmakarışık romandı; çeşitli geleceklere (hepsine değil) sözü çatallanmanın uzamda değil zamanda olduğunu düşündürdü. Eseri iyice okuyunca bu kuramım doğrulandı. Bütün kurgusal eserlerde, kişi birden fazla seçenekle karşılaştığında, bir tekini seçer ve ötekinden vazgeçer; Ts’ui Pên’in kurgusal eserindeyse yazar – aynı anda – hepsini birden seçiyordu. Yazar böylelikle kendileri de çoğalıp çatallanan çok sayıda gelecek, çok sayıda zaman yaratıyordu…Ts’ui Pên’in eserinde akla gelebilecek bütün çözümler içerilmiş; her biri de başka çatallanmalar için birer çıkış noktası. Bazen, bu labirentin yolları kavuşur; örneğin siz bu eve geldiniz; olası geçmişlerden birinde düşmanımsınız, bir başkasında dostum” (Borges, 2009b: 86).

Şu söylenebilir: Borges Hugh Everett’i okumadıysa bile kuantum fiziğinden, hatta kaos kuramından haberdar olmalıdır. Yazdıkları paralel ya da çoklu dünyalar teorisi ile tam bir uyum içindedir. Bakalım öyle mi?

 

yoları çat

 

Louis – Auguste Blanqui Etkisi

Borges’in eşi Maria Kodama’nın başında olduğu Uluslararası jorge Jouis Borges Vakfı, Borges’in kişisel kütüphanesine – ki, onun evrenidir –  gözü gibi bakmaktadır. Bu kütüphaneyi inceleyen Rodrigo Quian Quirago birçoğu dördüncü boyutla ilgili olan ondan fazla matematik kitap olduğundan söz etmektedir (Quirago, 2017: 36).

Louis – Auguste Blanqui’nin ünlü Yıldızlardan Ebediyete adlı eserinin Evren –  Sonsuzluk adlı ilk bölümünün ikinci paragrafı şu ifadeyle başlar: “Pascal o muhteşem üslubuyla, ‘evren, merkezi her yerde olan, çevresi hiçbir yerde olmayan bir çemberdir’ demişti. Daha da kesinleştirerek onun gibi söyleyelim: Evren, merkezi her yerde olan, yüzeyi hiçbir yerde olmayan bir küredir” (Blanqui, 2015: 37). Borges de gerek Pascal’ın Küresi, gerekse Pascal adlı denemelerinde Pascal’ın bu deyişine yer verir (2009c: 16 ve 124). Buna ek olarak, Borges, The Creation and P.H. Gosse adlı denemesinde de Blanqui, Nietzsche ve Pythagoras’ın evren görüşlerini tartışır (2000: 223). Bir diğer Blanqui ve Nietzsche tartışması Döngüsel Zaman adlı incelemesinde olur (Borges, 2015: 106). Genellikle bengi (sonsuz) dönüşe geri dönme eğilimi taşıyan Borges, önce Platon, sonra Nietzsche, daha sonra da Blanqui’nin bu konudaki görüşlerini tartışır ve en iyi gerekçelendirilen ile en karmaşık olanının Blanqui’nin görüşü olduğunu öne sürer. Çünkü o da Demokritus gibi aynı olan ve olmayan dünyaları zamanın yanı sıra bitimsiz bir mekânla bir araya getirmektedir (Borges, 2015: 106).

Blanqui’nin karmaşık ve sağlam bulduğu doktrinini açıklayan 1982 tarihli Yıldızlardan Ebediyete başlığını çok beğenen Borges’in Blanqui hayranlığı onun evren düşüncesinin zorunlu sonucu oluşan kopyalar imgelemine aittir. “Zamanın her momentte farklılaşması, sonsuzluk evreninin sonsuz sayıda kopyalar üretmesine neden olur. Her şey gibi, sonsuz sayıda kopyalarımız, kanı canlı, eğretileme değil, sahiden mümkün başka dünyalarda, başka paralel evrenlerde sonsuz sayıdaki kopyamız, zamanın hareketine bağlı biçimde hem çoğalmakta, hem de zamanla doğru orantılı biçimde evrene yayılmaktadır” (Çelebi, 2015: 118).

Belirsizlik ve Kaos

Kuantum fizikçisi ve sistem teorisyeni Fritjof Capra’ya göre, “Doğrusal olmayan denklemlerin çoğu kez birden fazla çözümü vardır. Bunun anlamı her an yeni durumların ortaya çıkabileceğidir. Matematiksel olarak konuşursak, sistem öyle bir çatallanma (bifurcation) noktasıyla karşılaşır ki, buradan tümüyle yeni bir duruma dallanabilir” (Capra, 2000: 185). Max Planck Enstitüsü araştırmacılarından kimyacı ve felsefeci Friedric Cramer’e göre ise, “Bu çatallanma duraklarında, tam da bu noktalarda, sistemin kollarının karşısına, alternatif, bol seçenekli yollar çıkar; bu yollardan her biri, izlenme bakımından aynı hakka sahiptirler, sistemin kolunu hangi yoldan geliştireceğini önceden kestirebilmek imkânsızıdır… dolayısıyla gelişme ‘indeterminist’ diyebileceğimiz ‘belirsizlik özelliği taşıyan’ bir yolla karşı karşıyadır”(Cramer, 1998: 183). Ve 1977 Nobel Kimya Ödülü sahibi Ilya Prigogine de anılan bu belirsiz bölgeyi kaotik olarak nitelendirir (Prigogine, 1998: 207). Özetle, Borges kuantum ya da kaos teorisyenlerine taş çıkartacak kadar kuantum ve kaos bilmekte, hatta çok dünyalar kuramını pratiğe dönüştürmektedir.

Eşzamanlı Sonsuz Evrenler

Öyleyse, Borges’in Yolları Çatallanan Bahçe’deki kaotik zaman anlayışının izini sürmeye devam edebiliriz. Artık belirsizliğin kol gezdiği çatallanma noktasında olduğumuza göre, kaosun sınırlarındayız demektir. Albert bunu anlatıcıya, atasının, yani anlatıcının dedesi olan Yolları Çatallanan Bahçe adlı romanın yazarının, Newton ve Schopenhouer’in tersine, bir örnek, mutlak bir zaman anlayışına inanmıyordu şeklinde özetler ve devam eder:

“(O) sonsuz zaman dizilerine, gittikçe büyüyen, baş döndürücü bir hızla birbirlerine kavuşup ayrışan koşut zamanların oluşturduğu bir ağa inanıyordu. Yüzyıllar boyu birbirine yaklaşan, çatallanan, sekteye uğrayan ya da birbirinden habersiz zamanlardan örülen bu ağ bütün olasılıkları kucaklamaktadır. Biz bu zamanların birçoğunda varolmayız; bazılarında siz varolursunuz ben olmam; ötekilerde ben varolurum, siz olmazsınız; başkalarında ne siz ne de ben varolmayız. Talihin yüzüme gülüp de karşıma çıkardığı şu içinde bulunduğumuz zamanda evime geldiniz; bir başkasında, bahçeden geçerken cesedimi buldunuz; gene başka birinde, aynı sözleri söylüyorum ama, ben bir hayaletim” (Borges, 2009b: 88 – 89).

Evet, artık bütün olasılıkların bir arada bulunduğu eşzamanlı sonsuz evrenler karşısındayız. Öyleyse, cinayeti işlemenin zamanıdır. Hazır, Albert “Zaman saysız geleceğe doğru hiç durmamacasına çatallanıyor. Bunlardan birinde ben sizin düşmanınızım” (Borges, 2009b: 89) demişken. Çünkü bu eylemi ancak olası bir zaman diliminde ve bir evrende gerçekleştireceğim, oysa diğer zaman dilimlerinde evrenlerde kurbanımla dost olmaya devam edebilirim. Dolayısıyla, Calvino’ya göre öyküdeki bu eşzamanlı sonsuz evren fikri cinayeti işleyebilmek için geliştirilmiş olup gerekli bir koşuldur (Calvino, 2017: 128).

Anlatıcı devam eder: “Evi çevreleyen ıslak bahçe sonsuz sayıda insanla dolup taşıyordu sanki” (Borges, 2009b: 89). Sayısız geleceğe doğru hiç durmamacasına çatallanan zaman, aynı zamanda olası tüm zamanların bir arada bulunduğunun işaretiydi ve böyle olunca da, “şimdi ve burada” sadece anlatıcıyla Albert var olurken, diğer zamanlardan birinde Madden, başka birinde de başkaları var olabildiği için bahçe sonsuz sayıda insanla dolmuş gibi görünüyordu. Ve bu durum, deyim yerindeyse, kuantum mekaniğinde bazen dalga ve bazen de parçacık fonksiyonu gösteren atom altı varlıklarının sergilediği belirsiz yapıyla uyum içindeydi.

* * *

Borges 1980 yılında MIT’de yaptığı bir söyleşide dinleyicilerden fizikçi Kennet Breacher, üstada, karmaşıklıkla ilgili uzun bir açıklama yaparak dünya görüşünü sorar. Breacher’in uzun açıklaması, fizikçilerin karmaşık olaylar dünyasını birkaç ilkeye indirgemek, Borges’in ise tam tersine, evrenin muazzam karmaşıklığını kanıtlamaya çalışarak fizikçilerin karmaşıklığı çözme çabalarını boşa çıkarmak olduğu şeklindedir. Borges dünya görüşünü şöyle açıklar:

“Bence dünya bir bilmece. Bunun harikulade bir yanı varsa, o da bu bilmecenin çözülememesi. Ama ben tabi dünyanın bir bilmeceye ihtiyacı olduğu kanısındayım. Hep hayretler içinde kalıyorum. Örneğin 1899 yılında ta Buenos Aires’te doğdum ve şimdi burada, Amerika’da dostlar arasındayım. Bu inanılmaz bir şey ama doğru da. En azından ben doğru olduğunu sanıyorum. Ya da kim bilir, belki de burada değilimdir” (Barnstone, 2017: 128).

Notlar

Barnstone, Willis (2017). Borges Sekseninde, Sohbetler, çev. Celal Üster, İstanbul:  Can Yayınları.

Blanqui, Louis – Auguste (2015). Yıldızlardan Ebediyete, Astronomiyi Temel Alan Bir Varsayım, çev. Cemal Yardımcı, İstanbul: Metis Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2000). Selected Non-Fiction, Ed. Eliot Weinberger, Trans. Esther Allen, Suzanne J. Levine, Eliot Weinberger,  NY: Penguin Books.

Borges, Jorge Luis (2009b). Ficciones, Hayaller ve Hikâyeler, çev. Tomris Uyar ve Fatih Özgüven, İstanbul: İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2009c). Öteki Soruşturmalar, çev. Peral B. Charum ve Türker Armaner, İstanbul: İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2015). Sonsuzluğun Tarihi, çev. Saliha Nilüfer, İstanbul: İletişim Yayınları.

Calvino, Italo (2017). Amerika Dersleri, çev. Kemal Atalay, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Capra, Fritjof (2000). Yaşamın Örgüsü, Zihnin ve Maddenin Yeni Bir Sentezi, çev. Beno Kuryel, İstanbul: Yapı Merkezi.

Cramer, Friedrich (1998). Kaos ve Düzen, Sırat Köprüsündeki Hayat, çev. Veysel Atayman, İstanbul: Alan Yayıncılık.

Crease P., Robert ve Goldhaber, Alfred Scharff (2016). Kuantum Dönemi, çev. Vural Arı, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Çelebi Aykut (2015). Dilin Karanlığı, Modernliğin Cehennemi, Yıldızlardan Ebediyete içinde, İstanbul: Metis Yayınları.

Prigogine, Ilya ve Stengers, Isabelle (1998). Kaostan Düzene, İnsanın Tabiatla Yeni Diyaloğu, çev. Senai Demirci, İstanbul: İz Yayıncılık.

Quiroga, Rodrigo Quian (2017). Borges ve Bellek, çev. Ferit Burak Aydar, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.