21 11 2013
Benim Dünyam / Su Hayattır
Kör, sağır ve dilsiz olduğu için karanlıklar denizinde debelenip duran küçük Ela’nın, yirmi günlük eğitim sonunda kaşıkla yemeği öğrenmiş olduğu halde, pilavı elle yediği için, onun içindeki aydınlığı keşfetmesine yardımcı olamaya çalışan hocası Mahir’den azar işitince eline geçirdiği bir bardak suyu hocasına fırlatması her şeyin başlangıcı olmuştu. Buna sinirlenen Mahir Hoca, olağanüstü bir oyun çıkaran küçük Ela’yı – Melis Mutluç – kaptığı gibi evin bahçesindeki havuza atmış, önce ağlayan, ama sonra avuçları arasına aldığı suyu dudaklarına götürerek “su, “su”, “su” diye kekelemeye başlayan sekiz yaşındaki küçük Ela yaşamının ilk kelimelerini sıralayıvermişti. Filmin sonunda bu sahnenin tersi tekrarlanacak, bu kez Mahir Hoca avuçlarının içine aldığı yağmur suyunu dudaklarına götürecek ve kaderin cilvesi olsa gerek, o da yıllar sonra ilk kez “su”, “su”,”su” diye kekeleyerek konuşmaya başlayacaktı. Küçük Ela ile yaşlı Mahir Hoca için su hayat olmuştu.
Hint yapımı Black filminin “remake” hakları satın alınarak çekilen Benim Dünyam 1950’li yılların Büyükadası’nda, iki yaşındayken geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle kör, sağır ve dilsiz olan, bu nedenle hiçbir kavramı bilmeyen, çevresiyle hiçbir iletişim kuramadığı için tamamen uyumsuz bir çocuk olan Ela ile Ela’yı iyileştirebilmeye hayatını adayan Mahir Hoca’nın çarpıcı hikâyesini konu alıyor.
Black’ı izleme fırsatım olmadı ama, Benim Dünyam son derece akıcı bir senaryo, güçlü bir yönetim – Uğur Yücel – ve oyunculuğun – Uğur Yücel, Beren Saat, Ayça Bingöl, Turgay Kantürk, Hazar Ergüçlü, Yasemin Conka, Erdal Küçükkömürcü va tabii ki, yukarıda söz ettiğim küçük oyuncu Melis Mutluç – sergilendiği özelliğiyle 2013’ün en iyi filmlerinden biri olmaya aday görünmektedir. İzlenmelidir.
1880 – 1968 yılları arasında yaşamış olan Amerikalı ünlü pedagog ve aktivist Helen Keller bebeklik çağından itibaren kör, sağır ve dilsizdir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Beş lisan bilen, bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan Helen Keller, yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla kendisini özürlülere yardımcı olmaya adamıştır. Peki Keller’in öğrenme süreci nasıl başlamıştır?
Ebeveynlerinin, kendisi de sağır olan telefonun mucidi Graham Bell’e başvurmaları ve Bell’in tavsiyesiyle efsanevi öğretmen Anne Mansfield Sulliven ile ilişki kuran Keller ailesi, tıpkı Ela’nın ailesi gibi şanslıdır.
Helen öğrenmeye, yaşamının ilk on dokuz ayında zihninde yer etmiş “su” sözcüğünden yola çıkarak başlar. Öğretmeni Anne Sullivan, Hellen’i bir su pompasının yanına götürüp elini oraya tutmuş ve hemen ardından eline “su” sözcüğünü yazmıştır.
Black ’ın senaristi “su” simgesini, bunu bilerek mi işlemiştir, bilmiyorum. Yoksa, “su” zaten bu öğrenim sürecinin bilimsel anlamda başlangıcı mıdır, bunu da bilmiyorum. Sadece durum tespiti yapıyor, görünmeyeni görmeye çalışıyorum.
Karmaşıklık ve Trendler Viyana Notlarım (2): Viyana’da Vals