27 06 2015
Cumhuriyet İle Birlikte!
Apaydınlık bir gündü ve ben bisikletimle Şadırvan’ı dönüp Tahir-Ün Caddesine girmek üzereydim. Önümde bisikletiyle giderken ara sıra bana muzip ama bir o kadar da seksi bakış fırlatan bir kız gidiyordu. Güneş etrafı gözlerimi kör edecek kadar parlatıyor, bir taraftan gözlüklerimi düzelterek kamaşan gözlerimi kırpıştırıyor, diğer taraftan da önümden bisikletiyle giden kızın zaman zaman arkaya dönerek fırlattığı bakışları yakalamaya çalışıyordum. Etraf kalabalıktı, ama sanki canlı olarak sadece önümde giden kızla ben vardım. Derin ve epey süslü bir film dekorunun – Fellini’nin bir film dekoru tabi – içinden geçtiğimiz söylenebilirdi. Bir süre böyle yol aldık.
Sonra kar yağmaya başladı. O kadar ince yağıyordu ki, adeta toz gibiydi ve etraf yine apaydınlıktı. Tuhaf olan kıyafetlerimizin yine yazlık olmasıydı. Bir süre, etrafı sarıp sarmalayan ipince kar tozlarının içinde yolumuza devam ettik. Önümdeki kız, sanki otomatik olarak zaman zaman geriye dönerek o tatlı bakışlarını fırlatmaya devam ediyordu.
* * *
Ziraat Bankası’nın hemen yanındaki sokaktan sola döndüm, aniden kar durdu, hava karardı ve önümde giden tatlı bakışlı kız kayboldu. İlerde solda babamın çalıştığı eczane vardı. Bisikletimi durdurdum ve eczaneye girdim. Bankın arkasında duran babam sessiz sessiz bana bakıyordu; ben de ona. Bir süre bakıştık, bir şeyler söyledim ama o sadece bakıyordu. Saçları ve bıyıkları siyahtı. Eczaneden çıktım, bisikletime bindim ve yine Ziraat Bankası istikametinde yol alarak sola döndüm; tekrar Tahir-Ün’deydim. Babamı düşündüm. Neden hiç konuşmamıştı acaba?
* * *
Etraf ışıl ışıldı ve istasyon tarafından bana doğru mahşeri bir kalabalığın oluşturduğu fener alayı geliyordu. Ben ise, acaba ertesi gün İstanbul’a gidebilecek otobüs bulabilecek miyim endişesiyle İzmir – İstanbul istikametine uzanan İstasyon Caddesi’ne ulaşmak için mahşeri kalabalığı yararak koşar adımlarla yürüyordum. Bisikletimin ne olduğunun da farkında değildim. Bir ara, bir süre önce bisikletiyle önümden giden tatlı kızın dudaklarındaki o tatlı gülümsemesiyle mahşeri kalabalığın içinde bembeyaz giysileriyle parladığını gördüm. Yetişmek için ona yöneldim ama kalabalığın içinde kayboldu.
* * *
Babamın bakışları gözümün önünden gitmiyordu. Tekrar eczaneye mi dönseydim acaba? Fırsat bulamadım.
* * *
Ertesi gün 29 Ekim’di ve ben dün gece çocukluğumun Akhisar’ındaydım. Cumhuriyet ile birlikte…
Uyandığımda televizyon Ankara Ulus’taki ilk meclis binasının önünde Anıt Kabir’e yürümek için toplanan halkın buna engel olmak isteyen polisle yaptığı kavgayı veriyordu.
28 Ekim Pazar, 2012
Mümin Amcanın Rüyası Kitaplar Arasında Bir Gezinti (2)