Güle Güle Ali Eşref

Değerli araştırmacı, sevgili arkadaşım Ali Eşref Turan’ı zamansız kaybettik; acımız büyük. Sessiz sedasız aramızdan ayrıldı, anlayamadık.

Robert Kolej Yüksek Okulu gibi prestijli bir eğitim kurumunda iktisat eğitimi aldığı için rahatlıkla özel sektörde çalışıp yükselerek önemli görevlere gelebileceği halde, sosyalist olduğu için DİSK’e bağlı efsanevi Maden – İş Sendikası’nda Araştırma Dairesi’ni kurarak bilgi birikimini işçi sınıfına sunan Ali Eşref’in yaşamının büyük bir bölümü çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yaparak geçmiş, daha sonra Yönelim Araştırma ile sektörümüze katılmıştır.

Doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Dr. Ali Eşref Turan’ı tanıdığımda TÜAD Yönetim Kurulu üyesiydim. İlk izlenimim, genellikle insanlara uzak bir profil çizdiği yönündeydi. Belki de hep öyle kaldı, ama tanıdıkça, gerek araştırma zirvelerinde, gerekse derneğimizin düzenlediği mesleki toplantılarda yaptığımız sohbetlerde bu uzaklığın içinde müthiş bir mütevazılık, deyim yerindeyse karınca ezmezlik seziyordum. Ali Eşref, özel ilişkilerinde son derece nazik ve sakin olmakla birlikte giriştiği tartışma ya da polemiklerde nezaketini her zaman korumaya özen gösteriyor, ama bilim adamı olmanın verdiği özgüven ve sorumlukla kılı kırk yararak doğruyu aramak yolunda kesinlikle taviz vermiyordu. Bu bağlamda, özellikle ilk tanıdığım yıllarda, mesleğimizin sorunlarını tartışırken oldukça sert tartışmalara girdiğine şahit olduğumu söylemeliyim. Son zamanlarda ise bundan mümkün olduğunca kaçındığını hissediyordum. Nedenini sormaya vaktim olmadı.

 

Ali Eşref

 

Yaptığımız her sohbet öncelikle dünya ve Türkiye’nin durumuyla ilgili olur, sonra da mesleki sorunlar ve çözüm önerileriyle devam ederdi. Mesleğimizin gelişmesi konusunda çeşitli kurullarda yer alarak derneğimize önemli katkıları olmuştur.

TÜAD başkanıyken, 2002 yılında gerçekleştirdiğimiz ve programını dostum Akın Alyanak’ın katkılarıyla oluşturarak temasını kaos ve kriz olarak tespit ettiğimiz bir araştırma zirvesi düzenlemiştik. Oturumun birine ODTÜ öğretim üyelerinden Prof. Dr. İlhan Tekeli, Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ve ülkemizin önde gelen diğer bilim insanları katılmıştı. 2001 ekonomik krizinin baş gösterdiği ve 19 Şubat 2001 tarihli MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in anayasa kitapçığını fırlattığı günlerin ertesinde gerçekleşen bu zirve, katılımı yetersiz olmakla birlikte, bana göre bilimsel anlamda derneğimiz tarihinde yaşadığımız en verimli zirveydi. Ertesi gün, basın, bu zirvede konuşulanlara sayfalarında geniş yer vermiş,Türkiye, derneğimizin krize nasıl baktığını basından izleme imkanı bulabilmişti. Sözünü ettiğim ve zirvenin en çarpıcı olan oturumu için bir yönetici  ararken aklıma ilk gelen Ali Eşref olmuş, “Hocam bu oturumu ve bu hocaları yönetmek sana düşer” deyince, nazik bir biçimde kabul etmişti. Ali Eşref Turan bu oturumu o kadar hoş, yaptığı katkılarla dinlenmesi o kadar güzel bir tarzda yönetmişti ki, dinleyiciler mest olmuşlar, tebrikleri kabul etmek, onun adına bana düşmüştü. Zirveyi başka bazı ekonomik etkenlerle birlikte, Tosun Terzioğlu’nun ifadesiyle, kaos teorisindeki kelebek etkisine gönderme yaparak, “Çankaya’da kanat çırpan kelebek Türkiye’de kasırga yarattı” şeklinde özetlemek mümkündü.

Tarihini şimdi hatırlamadığım bir zamanlar, TRT’nin, İstanbul Radyosu’nun bulunduğu binada düzenlediği bir toplantıda Ali Eşref’le birlikteydik. TÜAD başkanı olduğum için röportaj vermek amacıyla daha önce gittiğim bu olağanüstü binayı gezdirmek bana düşmüştü. O gün pek ilginç gelmeyen toplantıyı terk etmiş, o güzelim binayı keşfe dalmıştık. Saatlerce dolaşıp eski radyo sanatçıları hakkında yaptığımız keşifler şimdi birer tatlı anı oldular.

Daha çok seçmen eğilimleri ve kamuoyu yoklamaları alanında uzmanlaşan Ali Eşref Turan’ı, çıkmasına izin verildiği ölçüde TV’de izlemek bir ayrıcalıktı. Yaptığı isabetli seçim tahminleriyle konuyu etraflıca ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde analiz eder, genellikle son noktayı koyardı. Bu alanda Bilgi Üniversitesi tarafından yayınlanan Türkiye’de Yerel Seçimler ile Türkiye’de Seçmen Davranışı Önceki Kırılmalar ve 2002 Seçimi adlı çalışmaları önemli birer başvuru kaynağı niteliğindedir.

Ali Eşref Turan kravat takmayı genellikle ihmal etmez, hatta muhtemelen çok severdi. Bu, belki de, nezaketinin bir dışavurumuydu diyebiliriz. Mesleki toplantıların hiç birinde kravatsız gördüğümü hatırlamıyorum. Ama, her nedense, takım elbise giydiği halde kravat takmayanları sessizce eleştirdiğine çok şahit oldum. “Madem kravat takmayacaklar neden kazak giymezler, bir türlü anlamam” deyip yaptığı eleştirilere, erkeklerin kalem ya da cüzdanlarını koyabilecek ceketlere ihtiyaçları olduğunu söyleyince de sürekli yanında taşıdığı kahverengi deri çantasını göstererek  böyle bir çanta taşımalarını önerirdi. O çanta, Ali Eşref Turan’ın adeta simgesi haline gelmişti.

Emmanuel Levinas’ın dediği gibi “ölmek cevap vermemektir”; konuşmamak ya da soru sormamak da diyebiliriz. Artık, derneğimizin zirve ya da diğer toplantılarında elinde çantasıyla aniden karşılaştığımız, genellikle kendine uzak bir köşede yer bularak oturum sonuna sakladığı müthiş sorularını duyamayacağımız Ali Eşref Turan, güle güle. Güle güle sevgili  arkadaşım, güle güle…

Seni, kaybettiğim yakınlarım için inşa ettiğim gök kubbemdeki yıldızların arasına koyuyorum; parıldayıp araştırmacılara yol gösteresin diye…

 

09.01.2012

, , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.