Kahkahanın Zaferi

Gülme, aynı zamanda bir savunma aracıdır; hastalığa ve can sıkıntısına iyi gelir, ruhun sömürgeleşmesini önler. Gülme hafifliktir; ip üstünde yürüyen cambazlara korkuyla karışık güleriz. Çünkü onlar gökyüzündedirler. Ciddiyet ise ağırlık olarak anılır; ağırbaşlı insanlar hep ciddidirler, ayakları yere basar. Ayakları yere basmayanlar, uçanlar, uçarılar, hafifler, hafifmeşrepler bize hep gülen insan izlenimi verirler.

* * *

Rotterdamlı Erasmus 1509’un yazında taslağını hazırladığı ve yazımını dostu Thomas More’un evinde gerçekleştirdiği Deliliğe Övgü adlı olağanüstü kitabında şunları yazıyordu:

 “Hakkımda ne derlerse desinler, (zira, deliliğin en deli olanlar tarafından bile her gün nasıl ayaklar altına alındığını bilmez değilim) tanrısal tesirlerimle tanrılar ve insanlar üzerine sevinç saçan gene ben, yalnız benim; öyle ya, bu kalabalık toplantıda ben görünür görünmez, söz söylemeye hazırlanır hazırlanmaz canlı emsalsiz bir neşenin çehrelerinizde birden bire parladığı görülmedi mi? Alınlarınızdaki kırışıklıkların hemen kaybolduğu görülmedi mi? Ve her taraftan işitilen kahkahalar kalplerinizi dolduran pek hoş neşeden, burada bulunmamın size verdiği zevkten haber vermediler mi?… Güneşin ilk ışıkları ufku kaplayan karanlıkları ortadan kaldırdığı ya da ilkbahar, sert bir kıştan sonra, arkasından tatlı esintilerin şen ve şatır sürüsünü getirdiği zaman, dünya üzerinde her şey nasıl değişir, bütün nesneleri daha parlak bir renk nasıl güzelleştirir ve gençleşmiş doğa, gözlerimize nasıl daha hoş bir manzara arz ederse, benim burada bulunmam da yüzlerinizde fevkalade mutlu bir değişikliğe sebep olur. Büyük hatiplerin pek uzun ve inceden inceye işlenmiş nutuklarla yapmakta çok zahmet çektikleri şeyi, varlığım bir anda kendi başına yaptı; beni gördünüz, endişeleriniz de hemen uçup gitti.”[1]

Venedik

Yunus ve atı sevmeyen herhangi bir insana rastlamak zordur; çünkü yunus hep gülen bir hayvan izlenimi verir, atın ise ağlamakla birlikte güldüğü de söylenir. Bir de gülen inek, “la vache qui rit” vardır. Gerçek anlamda, gülen tek (uniq) hayvan, “animal ridens”, insandır. Barry Sanders, Kahkahanın Zaferi [2] adlı kitabında, gülme konusunda ayrıntılı bir analiz yapmaktadır. Daha bebek iken, herhangi bir anda, kestirilmez bir şekilde, denetimsiz kahkahalar atarız; durup dururken, saçma bir ayrıntı yüzünden gülmekten katılabiliriz. Bebek için gülmekle ağlamak arasında diyalektik bir ilişki vardır; katıla katıla ağlarken aniden katıla katıla gülebilir ya da “vice versa”. Yeni doğan bir bebeğin uzun süre acı çeken annesine minnetinin karşılığı olarak, ev halkına sunduğu gülüşü, büyülü bir etki gösterir; yemek yeme ve cinsel birleşme gibi güdülerin en temelini esinli bir şölene ve aşka dönüştürür.

Mark Twain’e göre insan soyu bütün yoksulluğuna karşın tartışmasız olarak etkili bir silaha sahiptir: Gülme! Ölümü aşmanın en etkili yolu gülme değil midir? Gülme bir çeşit soluktur. Soluk ise yaşamın mucizesi oluyor. Bedende dolaşan bu mucize son derece soyut, elle tutulmaz bir özellik gösterir, tıpkı ölüm gibi.

En çok düşene güleriz. Çünkü aniden tökezleyen kişi günlük etkinliğinin akışını kesintiye uğratır. Henri Bergson’a göre, insan, yumuşak hareketlerle bir uyum içinde yürür; sendeleyip düşmesi bu uyumun bozulması demektir ve insanoğlu bunu beceriksizlik olarak niteleyip güler. Buna karşılık duruş her şey demektir; duran insana bakan insan genellikle ciddidir.

Gülme, aynı zamanda bir savunma aracıdır; hastalığa ve can sıkıntısına iyi gelir, ruhun sömürgeleşmesini önler. Gülme hafifliktir; ip üstünde yürüyen cambazlara korkuyla karışık güleriz. Çünkü onlar gökyüzündedirler. Ciddiyet ise ağırlık olarak anılır; ağırbaşlı insanlar hep ciddidirler, ayakları yere basar. Ayakları yere basmayanlar, uçanlar, uçarılar, hafifler, hafifmeşrepler bize hep gülen insan izlenimi verirler.

Düşen insandan başka güldüğümüz başka bir şey de espridir. Espri ışık hızında giden iki protonun çarpıştığı siklotoronun içindeki patlamalara eşdeğer bir gelişmedir. Modern espri yoğun enerji yüklü iki dünyanın çarpışmasıyla ortaya çıkmıştır; çünkü zekâ ister.

28 Mayıs-15 Haziran 2013 tarihleri arasında İstanbul Taksim Meydanı’nda bulunan Gezi Parkı’ndaki direniş sırasında beliren ve adına “orantısız zekâ” dediğimiz espri anlayışı literatüre girecek özellikler taşımaktadır. Tüm ülkeye yayılan direniş halk güçleriyle hükümet güçlerinin çarpışması sonunda son derece verimli meyveler vermiştir. Orantısız Zeka Facebook Hesabı’nda yer alan bazı sloganlar şunlardır: “Elbet bir gün buluşacağız. Zeki Müren yanılmış olamaz!”, “Bir faturaya kaç soygun sığar!”, “Kahrolsun bağzı şeyler.”, “E-okul, E-şifre, E-bilet, E-benin A”, “Ay resmen devrim”, “Her arz kendi talebini yaratır- Jean Baptiste Say, Çayı fazla demliyeyim elbet içilir – Ayşe Teyze”

Marquez “Her an gülümse, boş ver ne düşündüğünü bilmesinler. Ve her şeye rağmen patlat bir kahkaha, bırak neden güldüğünü merak etsinler” derken bizi gülmeye kışkırtmakta ve bir salgın yaratmamızı öğütlemektedir. Hepimizin bildiği gibi gülme salgın bir hastalık gibi yayılmaya müsaittir.

Gülme, tüm ulusların ortak dilidir; hepsi aynı biçimde güler. Latince ha ha hae, Türkçe hah hah ha, aynı melodik sesi verir.

Peki, neden az gülüyoruz? Politikacılarımızın hemen hiçbiri gülmüyor; sadece güler gibi yapıyorlar. Oysa Rusya Devlet Başkanı Yeltsin’in  Washington’a gittiğinde; Beyaz Saray önünde ABD Başkanı Clinton’la yan yana ortak açıklama yaptıkları sırada, biraz da sarhoşumsu bir sevimlilik içinde Amerikalı gazetecilere veryansın ederken Clinton’un[3] kahkahadan iki büklüm olduğu sahnelere ne çok ihtiyacımız var.

Araştırmacılar, lütfen gülmeyi unutmayın. Gülmek, hem de kahkahalarla gülmek, araştırmacının yaşam kılavuzunun en önemli maddelerinden biridir.

Mart, 2001

Notlar


[1] Erasmus, Deliliğe Övgü, Çeviren: Nusret Hızır, Kabalcı Yayınevi, İst.,1998.s.11-12

[2] Sanders, Barry. Kahkahanın Zaferi, Çeviren:  Kemal Atakay, Ayrıntı Yayınları, İst., 2001.

[3] Clinton ve Yeltsin gülüyorlar: http://www.youtube.com/watch?v=vHfbpL0NDmw

 

 

 

 

 

 

 

 

, , , , , , , , , , , ,

2 thoughts on “Kahkahanın Zaferi

  • Semra Sertel dedi ki:

    Sevgili Bülent,

    Gülme, kahkaha değince aklıma birden Marquez'in sözleri geldi paylaşmak istedim. "Her an gülümse, boşver ne düşündüğünü bilmesinler. Ve herşeye rağmen patlat bir kahkaha, bırak neden güldüğünü merak etsinler." Biliyorsun gülmek de sari hastalık gibidir, karşındaki insanın neden güldüğünü bilmeden bir müddet sonra sende başlarsın gülmeye. Yazılarınla insanları düşündürmeye devam etmeni bekliyorum.

    Semra Sertel

    • bulentgundogmus dedi ki:

      Oldukça ilgi gören yazım Marquez’in sözleriyle daha da zenginleşti Semra. Gülmenin adeta bir salgın halinde yayılması insanların en sevimli özelliklerinden olsa gerek. Yorumların ve övgülerin için tekrar teşekkürler.

bulentgundogmus için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.