Işık Hızıyla Yarışan Adam

Asla unutmayacağım anılarımdan biri, henüz ilkokuldayken, bir yaz gecesi gittiğim tütün tarlasında, uykum geldiği için at arabasının üstüne çıkıp yorganın altına girdikten sonra gökyüzündeki yıldızların dansını seyrederek uykuya dalmamdı.

Dedemin kullandığı at arabasında, babaannem, annem, halam ve ben beş kişiydik. Gecenin karanlığını delerek geçtiğimiz tozlu yolar arabanın tekerleklerinin sesini kıstığı için hayalet misali yol alıyor, hızın oluşturduğu serin rüzgâr yüzümüzü okşuyordu. Dedem, tarlaya varıp, atın koşumlarını çözdükten sonra, tütün kırmak (toplamak) için seçtiği bölgenin en stratejik noktasına, ucunda karpit lambasının asılı olduğu ve Musa’nın asasına benzeyen sopayı yere saplayarak sabitlemiş, biz de işe koyulmuştuk. Kısa bir süre sonra uykum geldi ve at arabasının üstüne çıkıp annemin getirdiği yorganı üstüme çekerek gökyüzünün sonsuz derinliklerinden gelen ışık sağanağını seyre daldım.

* * *

Çok uzaklarda belli belirsiz gördüğüm bir ışık huzmesi göz açıp kapamama bile izin vermeden – sonradan saniyede 299. 792. 458 metre hızla yaklaştığını öğrenecektim – yanımdan geçti. Üzerinde dağınık saçlı ve bana dilini çıkaran bir adam vardı, adı Albert Einstein’dı. Işık gibi pırıl pırıl parlıyordu, yoksa ışık mı olmuştu? Arkamı dönüp baktığımda gökyüzüne atılmış bir imza gördüm: E = mc² 

 

E=mc

 

Gökyüzü formüllerle dolmuştu. Her bir formül bir yıldızı temsil ediyordu. Dağınık saçlı adam zamanın olmadığı bir yıldızdan geldiğini söylüyordu, çünkü ışık hızına ulaşıldığında zaman yok oluyordu. Bak diyordu, 1879 yılında doğmuş olmama rağmen ne kadar gencim, çünkü zamanın olmadığı yerde insan hiç yaşlanmıyor, diye ekliyordu.

Dağınık saçlı, dili dışarıdaki adam devam ediyordu: Herkesin “şimdi”si kendine diyordu, çünkü üç boyuta dördüncü bir zaman boyutu eklemişti ve böylelikle sadece uzayda değil, uzayzamanda yaşadığımızı haber veriyordu. Birbirine göre farklı hızlarda giden sistemlerde nesnelerin hızlarının da farklı göründüğünü, yani göreli olduğunu söylüyordu.

E = mc² formülü ile kütlenin enerjiye eşit olduğu ispatlanmış, uzayın artık maddeden bağımsız bir şey olmadığı ortaya çıktığı için uzayın kendisi kütleçekim alanı olmuş ve gezegenlerin güneş etrafında dönmelerinin nedenini uzayzamanın bükülmesine bağlanmıştı.

Etrafında döndüğümüz güneşin ışıkları yüzüme vurduğunda uyandım. Kuşlar şarkı söylüyordu.

 

, , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.