“Orwell’in İntikamı”

MIT’den makine mühendisliği doktorası aldıktan sonra aynı okulda profesörlük yaparken Harvard Üniversitesi’nden birincilikle mezun olup hukukçu da olan ve ABD’de Yüksek Mahkeme dahil bir çok mahkemede görev alan Peter Huber (1952), böyle bir kariyere sahip olduğu için olsa gerek, George Orwell’in 1984’ünü yeniden yazmış. [1]

Daha önce, 1984 hakkında yazdığım ve “blog”umda paylaştığım bir dizi yazımda da ifade etmiştim: William Faulkner, 1956 yılında, New York’ta verdiği bir röportajda, gazeteci, senaryosunu yazmak istediği bir film olup olmadığını sorunca şu cevabı vermişti: “George Orwell’in 1984’ünü yapmak isterdim. Filmin sonuyla ilgili bir fikrim var, her zaman iddia ettiğim bir tezi kanıtlamak için: İnsan yok edilemez çünkü özgürlüğe tutkundur.”[2]

Muhtemelen Huber Faulkner’i okumuş olmalı, çünkü eserini özgürlük üzerine kurgulamış. Kitap Makine, Pazar, Özgürlük ve Çiftdüşün başlıklı dört bölümden oluşuyor. Her bölümde hem romanın yeniden alternatif bir yazımı yapılıyor, hem de Orwell’in tüm diğer eserlerinden yapılan alıntılarla esinlendiği kaynaklar eleştirel bir yaklaşımla analiz ediliyor.

Huber, bunları yapmak için 1994’ün teknik imkânlarıyla, – eser 1994’te yazılmış – Orwell’in tüm eserlerini tarayarak bilgisayarına yüklüyor ve her aradığını ismen çağırarak kolaylıkla bularak ortaya ilginç bir eser çıkarıyor. İlginç bir eser diyorum, ama belki de teknik bir eser desem daha doğru olacak. Çünkü bana göre, yer yer şiirsel cümlelerle karşılaşıyor olsak da kitabın edebi bir yönü yok.

 

Orwellİn İntikamı

 

Kuşkusuz Huber’e göre Orwell bir dâhidir ve 1984 olağanüstü bir kitaptır. Ancak daha kitabın başında yazdığı gibi kitabın mimarisi yanlıştır.

Bilindiği gibi 1984’ün dünyası diktatörlüktür ve tüm sistem tele-ekran üzerine kurulmuş olup bu kanalla izlenmekte ve kontrol edilmektedir. Huber’e göre tele – ekranı düşünebilen bir yazarın bunun sadece merkezi olarak kontrol edilebildiğini öne sürmesi kabul edilemez. Orwell makinelerin kişisel özgürlüğü genişletebileceğine inanmaz. Oysa tele-ekran diktatörlüklere uyum sağlamaz. Nitekim kitabın alternatif yazımı boyunca tele –ekranların sadece merkeze (bakanlıklara) değil de bir birine bağlanmalarının teknik koşuları araştırılır ve bunun gerekçeleri araştırılır. Sonunda her şeyi pazar değiştirir ve özgürlük böyle gelir. Tele- ekranların birbirine bağlanması her şeyi değiştirecektir ve Orwell bunu düşünmemiştir.

Kitap özellikle serbest piyasa iktisatçısı Friedrich von Hayek’ten yapılan alıntılarla ve piyasaya övgülerle devam eder.

Ancak Huber şu eleştirisinde pek de haksız sayılmaz:

“Piyasa başlangıçta canlı ve özgürken, sonunda asalak ve tekelcidir.  Amerikan özgürlüğü Thomas Jefferson ile başlar ve Havaşeridi Bir ile biter. Aşk Julia ile başlar, sıçanlara biter. Hayat dostlukla başlar ve yenilgiyle biter. Yoksulluk, sosyalizm, İngiltere Amerika… Orwell bunların hepsini sever, aynı zamanda bunlardan nefret eder, çünkü hepsi güze başlar ve çirkin biter ya da tam tersi mi? Siyah Beyazdır, Savaş Barıştır, Özgürlük Köleliktir, Cehalet Güçtür. Bütün mesele çiftdüşündür… Her şeyin iki yüzü olduğunu böyle açıkça gören bir adam, neden makinenin bizatihi düşman olduğuna tartışmasız bir şekilde inanır? Orwell neden tele-ekran hakkında asla çiftdüşünmemiştir?”

Bununla birlikte unutulan şudur: 1984 bir distopyadır.

Bu arada kabın arka kapağında Facebook’un kurucusu Mark Suckerberg’in internetle ilgili bir ifadesi vardır.

Tartışmalı da olsa okunması gereken ilginç ve yaratıcı bir kitap…

 

Notlar

[1] Huber, Peter. Orwell’in İntikamı, Çeviren: Muammer Pehlivan, Everest Yayınları, İst., 2017.

[2] Yazarın Odası, Derleyen: Philip Gourevitch, Çeviren: Öznur Ayman, Timaş Yayınları, İst., 2009, s. 215.

, , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.