2017 Anayasa Değişikliği Referandumu

Bu yazı 2017 anayasa değişikliği referandumuyla ilgili olarak, kısmen yapılan kamuoyu yoklamaları, kısmen araştırma sonuçlarının yorumları, kısmen kimi gazetecilerin rasyonel olmayan yorumları, kısmen de kampanyayı yürüten liderlerin tutumları ile ilgilidir.

Saha çalışmalarına güvendiğim bir araştırmacı arkadaşımın bulgularına göre 16 Nisan’da yapılacak olan referandum ile ilgili “evet” / “hayır” yarışması başa baş gidiyor. İki hafta önce “hayır”lar bir çentik öndeyken, bu hafta “evet”ler bir çentik öne geçmiş durumda, ama aradaki fark istatistiki olarak anlamlı ya da önemli (significant) değil.  Dolayasıyla, iktidar cephesinin devletin tüm imkânlarını “evet” için seferber etmesine rağmen, dehşetengiz bir denge ile karşı karşıya bulunuyoruz. Katılım oranı % 85’i aşarsa referandumun “hayır” la sonuçlanması ihtimal dahilinde, altında kalırsa ise “evet” mümkün görünüyor.

Bu arada, basında, TÜAD’ın kamuoyu yoklamalarının yayınlanmasıyla ilgili olarak hazırladığı ilkelere uyan olduğunu görmek mümkün değil; tam tersine bir kör döğüşüdür gidiyor. Bu konuda yazdığım etraflı bir yazı için http://bulentgundogmus.com/kamuoyu-yoklamalari-opinion-pool/ ‘a bakılabilir. Müthiş bir manipülasyon söz konusu. Kimi köşe yazarları – ki genellikle “evet” cephesinde yer alıyorlar – yukarıda sözünü ettiğim başa baş mücadeleyi ve sonuçların bu kadar yakın olduğunu görmelerine rağmen, farkın istatistiki olarak anlamlı ya da önemli olmadığını bilmedikleri ya da bir bilene sormadıkları için atıp tutuyorlar.

Bir de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, böyle bir yarışa girmek için mutlaka bir bildiği olduğunu, yani kazanacağının kesin olduğunu, ama öte yandan da tam tersine böyle bir referandum vesilesiyle oyuna getirildiğini, yani kesinlikle kaybedeceğini söyleyenler de var ki evlere şenlik. İnsan bunlara araştırma sonuçlarına niye bakmıyorsunuz diye sormadan edemiyor. Rasyonel tutum nerede? Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan rasyonel davranıyor ve araştırma sonuçlarına güvenerek sürekli olarak halkın nabzını tutuyor. O kadar öyle ki, o da yukarıda sözünü ettiğim başa baş yarışın farkında ve sürekli olarak başta CHP lideri Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefete yükleniyor. Kılıçdaroğlu da her zaman olduğu gibi yine savunmada, ama doğru yaptığı bir şey var ki, o da anayasa değişikliğindeki maddeleri halkın anlayabileceği biçimde açıklaması.

Evet, ülkenin hemen her yerinin “evet” kampanyasının tanıtım ve reklam malzemeleriyle donatıldığı, televizyonlardaki reklamların ağırlıklı olarak “evet” kampanyası ile çınladığı eşitsiz bir kampanya süreci yaşıyor, sokaklarda nereye baksak, güven, istikrar, huzur, idam, vb. temalarının işlendiği kendini tekrarlayan boğucu ve aşırı dozlu bir “evet” heyulası ile karşılaşıyoruz. Karşısında ise geleceği olan ilkokul çağındaki tatlı gülüşlü örgülü saçlı bir kız çocuğunun “hayır”ı var. Hangi kampanyanın daha başarılı olduğunun tespitini reklam ve halkla ilişkiler uzmanlarına bırakıyorum. Kuşkusuz, Türkiye’nin her tarafında sol ve sağ kanatta politika yapanların bağımsız ve gönüllü olarak gerçekleştirdikleri “hayır” kampanyaları da var. Bu arada son günlerde dönmekte olan HDP’nin kısa ve net olan “hayır” kampanyasının da söz etmek gerekir.

Sonuç mu? 16 Nisan akşamını beklemeyi öneriyorum… Fakat sonuç ne olursa olsun, dünyada yalnızlaşmaya devam edeceğimizi öngörüyor, referandumda “hayır” diyorum…

, , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.