Viyana Notlarım(3): Nostalji

Bu Viyana’ya üçüncü gelişimdi. İlkinde 1.5 yıl, ikincisinde Nürnberg – Prag – Budapeşte -Viyana – Salzburg hattında yaptığım seyahat sırasında 5-6 saat kalmıştım.

Ayşen, Meral, Aylin ve ben havaalanından bindiğimiz taksiyle şehre doğru yol alırken, aklım, tıpkı 5-6 saat kaldığım ikinci gelişimde olduğu gibi 32 yıl önce Viyana’yı terk ederken Köln’e gitmek üzere trene bindiğim Viyana ana tren istasyonunda, Wien Hauptbahnhof, beni uğurlamaya gelen elleri havada bıraktığım arkadaşlarımdaydı. Acaba hala orada mıydılar? Zamanı durdurup geri çevirerek o anı tekrar yaşamak imkânsızdı, ama o anı düşünmeme herhangi bir engel olamazdı. Çünkü ben onları hep yanımda, yani zihnimde taşımıştım.

Taksinin içinde etrafı seyrederken, şehirle ilgili yıllar öncesine ait deneyimlerimden süzülüp gelenlerin neler olduğunu da merak etmiyor değildim. Birbirlerini son derece düzenli bir biçimde kesen ve sonra bir nehir gibi akıp giderek meydanlara açılan cadde ve sokaklar Viyana’nın kan damarlarıdır. Kenarlarında da o güzelim binalar yükselir. Viyana, deyim yerindeyse strasse, gasse und platz, cadde, sokak ve meydandır. Meydanların ortasında da heykeller yükselir.

Ne kadar değişmişti acaba?

Çoğunluğu üniversite öğrencisi olan, birlikte derslere girdiğimiz, dayanışma gün ve gecelerinde birlikte mücadele ettiğimiz, Türk, Kürt, Ermeni, Asuri, Avusturyalı, Iraklı, İranlı, Şilili, Bolivyalı, Meksikalı, Tayvanlı, vatansız, işçi, işsiz, tüm arkadaşlarıma selam olsun…

“Hoch Die İnternatiolane Solidaritaet”, “Yaşasın Uluslararası Dayanışma”

 

Uni

“Hoch Die İnternatiolane Solidaritaet!”, Viyana Üniversitesi.

 

Geçerken ifade etmeliyim ki, eğer Ringstrasse’de bir tur atmak, Viyana’da vals yapmak istiyorsanız, öncelikle benim http://bulentgundogmus.com/viyana-notlarim-2-viyanada-vals/ linkindeki yazımı okuyabilirsiniz. Bu yazım gezebildiğimiz kadarıyla 4 günlük üçüncü Viyana çıkartmamızın izlenimlerini içerecek.

Otelimiz ünlü Volkstheater’ın hemen arkasından yukarıya doğru uzanan 7. Bölge’deki Neustiftgasse 66’da, 1887 yılında inşa edilmiş tarihi bir bina olup adı Rothensteiner Appartements & Hotel’di. Ringstrasse’ye  7 – 8 dakikada ulaşabileceğiniz Hotel Rothensteiner’i gerek konumu, gerek verilen hizmet ve uygun fiyatıyla kesinlikle öneriyorum.

Otelimize yerleştikten sonra, saat henüz öğleden önce 11:00 civarında seyrettiği için kahve içip kendimize gelebilmek amacıyla derhal dışarıya çıktık ve 7 – 8 dakikada Ringstrasse’ye – bu noktadaki adı Dr.Karl-Renner Ring’tir – ulaşıverdik. Hemen solumuzda ünlü Parlament,  parlamento binası, uzanıyordu.

 

Parlamento

Parlament’in önünde Ayşen’le beraber.

 

Önünde Noel pazarının kurulduğu ve akşamları ışıl ışıl olan Belediye binasını, Rathaus, geçip karşınıza Burgtheater’ı alarak, Viyana Üniversitesi’ne yaklaştıktan sonra karşıya geçerseniz, tam köşede Café Landtmann’ı görürsünüz. Wiener Melange, Franziskaner ve Grosser Brauner tavsiye edebileceğim kahve türleridir. Ben her nedense hep Wiener Melange’ı tercih ettim.

Kahve keyfi bitince derhal şehir merkezinin, Innere Stadt, yolunu tutarak Burgtheater’ın arkasındaki Herrengasse’yi izleyip önce ünlü Café Central’i sonra da Michaelplatz’ı geçtik ve Kohlmarkt üzerinden Graben’e ulaştık. Artık acıkan karnımızı ayaküstü de olsa doyurma vakti gelmişti. Sosis ve bira ya da kolaya ne dersiniz?

İşte göğü delen Stephan Katedrali’nin, Stephansdom, önündeyiz. Fin-de- siécle ( yüzyılın sonu ) Viyana’sında doğan iki ünlü filozof, L. Wittgenstein ile K. Popper’den, Popper’in bu katedralin güney kapısına bakan bir evde doğduğunu biliyordum. Vaktimiz sınırlı olduğu için kısa bir tur yaparak bulabileceğimi umduğum evi maalesef bulamadım. Wittgenstein’ın evini ise, Belvedere yakınlarında olduğunu bildiğimden ertesi gün görmeyi planlamıştım, ama internette küçük bir gezinti yaptığımda, o zamanlar Allegasse 16’da bulunan Palais Wittgenstein artık yoktu; daha doğrusu dev bir kütleden ibaretti. Bu arada, şimdi Argentinierstrasse olan Allegasse de yok olmuştu. Rathaus yetkililerine yakıştırmadım doğrusu. Aralarında yaklaşık 1.5 kilometre olan bu iki evin ünlü sakinlerinin 20. yüzyılın hemen başlarında az sayıda insanın yaşadığı Viyana’da karşılaşmamış olmaları tuhaftır. Tuhaf olan başka bir şey de, bu ikilinin yıllar sonra İngiltere Cambridge’deki King’s College’de 10 dakikalığına karşılaşmalarıdır. [i]

Kaertnerstrasse’den Staatsoper’e, Viyana Devlet Operası, doğru yürürken bir kahve daha içmek istediğimizde kendimizi Opera Café & Patisserie’de buluverdik.

Hava kararmaya yüz tutmuş, şehir ışıl ışıl olmuş, kahvelerimizi yudumladıktan sonra Ringstrasse’ye inmiştik bile. Staatsoper’in önünden Parlament istikametinde yürümeye başladık. Otelimize ulaştığımızda hayli yorulmuş ve acıkmıştık. Biraz dinlendikten sonra, daha önce Neubaugasse’de olduğunu öğrendiğimiz ve çok güzel şinitzel yapan, Wiener Schnitzel, bir lokantanın kapısını çaldığımızda, o gün dini tatil olduğu için erken kapandığını öğrendik ve bir başka lokanta aramaya koyulduk. Noel pazarı kurulan daracık arka sokaklar cıvıl cıvıldı.

 

Meral, Ayşen, Aylin

Meral, Ayşen ve Aylin’le birlikte daracık sokaklarda şinitzelci arıyoruz.

 

Tesadüfen bulduğumuz bir Gasthaus’un Kalbsschnitzel’i, dana şinitzel, harikaydı ve hafif ağdalı kırmızı bir şarapla çok iyi gitti.

Ertesi gün Belvedere Sarayı’na gitmeyi planlamıştık ve kahvaltıdan sonra yola koyulduk. Bu kez Volkstheater’ı geçtikten sonra Sanat Tarihi Müzesi, Kunsthistorisches Museum, ile Doğal Tarih Müzesi’nin, Naturhistorischesmusem, arkasındaki  Museumsquartier, Müzeler Konağı ya da Müzeler Karargahı, boyunca yürüyerek Karlspaltz ve Karlskirche’ye ulaşmayı hedefledik. Efsanevi Karlsplatz’ı görünce Viyana’yı ne kadar özlemiş olduğumu bir kez daha anladım. Sonra da, bu kadar yürüyüp üşüdükten sonra birer kahveyi hak ettiğimizi düşünerek Café Museum’deki yerlerimizi aldık.

Viyana’nın Ciğerleri: Café’ler

Müzeler Viyana’nın kalbiyse Café’ler de ciğerleridir. Entelektüel hava oralarda ciğerlere çekilir.  Derler ki – doğruluk payı hayli yüksektir –  ünlü matematikçi Kurt Gödel üzerinde denklemler karalamak için beyaz masalı café’leri tercih eder, Lev Bronstein Troçki sığınmacı olarak kaldığı dönemde buralarda bitmez tükenmez enerjisiyle sosyalizm tartışmaları yapar, parlak gazeteci Karl Kraus makalelerini yazar ve tüm bunları yapmak için Café Museum, Café Central, Herrenhof ya da başka café’ler arasında mekik dokurlarmış. Kahvesiyle ünlü olan ülkemizde geçmiş yıllardan kalan böyle kahvehaneleri bulmanın mümkün olmaması ne acı.

 

FullSizeRender (9)

Café Central’de Troçki ve Gödel’le karşılaşamadık, ama kahve içip önünde fotoğraf çekildik.

 

Belvedere

Karlsplatz’dan Schwarzenbergplatz’a, oradan da Türk Elçiliği’nin bulunduğu Prinz Eugen-Strasse üzerinden Belvedere Sarayı’na ulaştığımızda saat 15:00’i bulmuştu. Biletlerimizi Oberes / Unteres, Yukarı / Aşağı Belvedere saraylarını görmek üzere aldık ve temaşaya başladık. Gustav Klimt, Oskar Kokoschka, Arnold Dobrowsky, F. Georg  Waldmüller, Edward Munch, Vincent van Gogh, Claude Monet ve daha birçok ressamın tablolarının bulunduğu sergi olağanüstüydü. Belvedere’den ayrıldığımızda saatler 18:00’i gösteriyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık.

 

Belvedere

Yukarı Belvedere Sarayı’nda akşam oldu.

 

Akşam yemeği için arayışa girdiğimizde aklımıza Naschmarkt’a öğleyin gördüğümüz balıkçılar geldi. Tesadüfen de olsa bulduğumuz Umar Fisch balık lokantasının yiyecekleri hayli lezzetliydi. Sahibinin, adı Erkan Umar olan oldukça renkli bir Türk olması bizim için hoş bir sürprizdi. Yolunuz düşerse uğramanızı öneririm.

Değişmeyen Duraklar

Viyana’da değişmeyen şeylerden biri de otobüs ve tramvay duraklarıdır. 32 yıl önce nasılsa öyle buldum durakları. Kuşkusuz, yenilenmişlerdi. Değişmeyen, durakları gösteren tabelalardı ve bunlar şehrin devamlılığını simgeliyordu adeta. Geleneksellik bu olmalı diye düşünmeden edemedim. İstanbul’daki durakların bırakın son 32 yılda, son 5 yılda nasıl değiştiğini anlatmaya gerek olmamalı. Nerede muhafazakâr ( koruyan ) belediyecilik anlayışı? Bana hiç kimse Türkiye’nin ya da İstanbul’un büyüdüğünü anlatmasın. Ben şehrin “ruhundan” söz ediyorum.

 

Durak 2

Duraklar, Ringstrasse ile birlikte şehrin ruhudur.

 

Üçüncü gün Mariahilfer Strasse’deydik. Neustiftgasse’den Neubaugasse’ye kıvrılıp bu sokak boyunca yürürseniz bir süre sonra kendinizi ünlü Mariahilfer Strasse’de bulursunuz. Uzun yürüyüş ve alışveriş safhalarından sonra doğallıkla kendimize yine bir café buluverdik.

O akşam Ayşen’in ta bebeklikten, Meral’in de Avusturya Lisesi’nden arkadaşı Jbid ve eşi Arek’in şehrin dışındaki şirin evlerindeydik. Türkçe, Ermenice, Farsça, İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinin aynı anda konuşulabildiği tam bir uluslararası yemek olmuştu. Jbid ve eşi Arek’e bize yaşattıkları o güzel gece için sonsuz teşekkürler.

Son gün Viyana Üniversitesi’ni geçip Votivkirche’ye, Votiv Kilise, ulaştığımızda öğlen olmuştu bile.

 

FullSizeRender (12)

Votivkirche’nin vitrayları.

 

Sonra yine Herrengasse’yi izleyerek Kohlmarkt’aki  Café Demel’de  kahvelerimizi içtik. Saat 17:00 civarında ise otelimizdeydik. Uçağımız 19:45’deydi.

 

Viyana

Hoşça kal Viyana, hoşça kal müzeler konağı. Frohe Weihnachten! Mutlu Noeller!

 

Notlar

[i] Edmonds, David& Eidnov, John. Wittgenstein’ın Maşası, Çeviren: Aslı Biçen, YKY, İst., 2004.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

2 thoughts on “Viyana Notlarım(3): Nostalji

  • Güldem dedi ki:

    Bülent,çok güzel anlatmışsın sağ ol,kendimizi orada yürürken
    görebildim, medeniyet bu işte; eskiyi koruyabilmek,ellerine sağlık.

    • bulentgundogmus dedi ki:

      Teşekkür ederim Güldem, sağ olasın.
      Gerçekten de nostaljik ve çok güzel bir seyahat oldu.
      Sevgiler,

bulentgundogmus için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.