Değerin Mekânı ve Zamanı

David Harvey kendine ait olan zaman-mekân sıkışması kavramındaki “sıkışma” ile kapitalizmin hayatımıza kazandırdığı hız artışını ve mekânsal engellerin dünya sanki üzerimize çökecekmişçesine aşılmasını ifade eder (Harvey, 1997: 270). 1846-47 yıllarında İngiltere’de başlayarak o dönemdeki kapitalist dünyanın tümünü eşzamanlı olarak saran ekonomik kriz (kapitalist aşırı birikim krizi) ve 1848’de tüm Avrupa’da patlak veren devrimler olayların mekânsal olarak bütünleştiğini göstermiş, bir anlamda zamanı ve tarihi hızlandırmıştır.

1850’den sonra demiryolu şebekesinin genişlemesi, buhar gemiciliğinin büyümesi, telgrafın kullanılmaya başlanması, telefonun icadı, radyo yayınının başlaması, bisiklet ve otomobille ulaşımın ilk adımlarının atılması gibi gelişmeler zaman ve mekân duygusunda köklü değişiklikler yapmış, küresel ölçekte bir tür eşzamanlılık deneyimi yaratmıştır (Kern, 2013). Marx da Grundrisse’de, özellikle ilk üç gelişme ve Manş Denizi’nde 1840 yılının ortalarında başlatılıp 1850 yılında tamamlanan sualtı kablolarının yarattığı etkiyi şu ünlü ifadesiyle dile getirir: “Sermaye doğası gereği her tür mekânsal bariyerin ötesine geçer. O yüzden, mübadelenin fiziksel koşullarının – iletişim ve ulaşım araçlarının – yaratılması, mekânın zaman tarafından yok edilmesi sermaye için olağanüstü bir zorunluluk olur” (2005: 430). Belki de bu nedenle olsa gerek Marx Kapital’de kesinlikle mekânın değil zamanın incelenmesine öncelik verir.

Unutmayalım, Marx’a göre değer toplumsal olarak gerekli zamandır ve ölçümü Kapital’de şöyle açıklanır:

“ (…) Kulanım değeri ya da mal, yalnızca, onda soyut insan emeğinin nesnelleşmiş ya da cisimleşmiş olması nedeniyle bir değere sahiptir. Öyleyse onun değerinin büyüklüğü nasıl ölçülür? Onun içerdiği ‘değer yaratıcı öz’ün, yani emeğin miktarıyla. Emeğin niceliği, süresiyle ölçülür ve emek – zamanın ölçeği de, saat, gün vb. gibi belli zaman birimleridir” (2011: 52).

Karl Marx

Karl Marx 

Kapital’in birinci cildinde zaman, teknolojik değişme ve sermayenin sınırsız birikimiyle uyumlu bir biçimde olmak üzere doğrusaldır. İkinci ciltteki zaman ise, sermayenin değerlenmesinden başlayıp gerçekleşmesi ve bölüşüm evrelerinden geçerek yeniden değerlenme sürecine geri dönüşü yoluyla yeniden – üretilmesi bağlamında, döngüsel bir nitelik taşır. Üçüncü cildin zamansallığının organik olduğu söylenir, ama üçüncü cilt ilk iki cildin perspektiflerinin bir senteziyse eğer, bu cilde özgü zamansallık sarmal olmalıdır. Nitekim Grundrisse’de sermayenin kendini genişleyerek yeniden üretirken zamanın sarmallığına vurgu yapılır (Harvey, 2017: 151-152).

Harvey’e göre ya evrensel ve belirlenmiş bir zamansal ve mekânsal çerçeve varsayarak faaliyetlerimizi buraya yerleştiririz ki, bu Öklid geometrisince desteklenen Descartes ve Newton’un mutlak zamanına karşılık gelir. Bu, kapitalist devletin, bürokratik idarenin, hukuk ve özel mülkiyetin ve kapitalist hesaplamanın gözde mekânı ve zamanıdır. Böylelikle, sermayenin, emeğin, paranın ve metaların hareketleri koordine edilerek her şeyin doğru zamanda doğru yerde olması sağlanır. Ya da, zamanın ve mekânın kavramsallaştırılması ve deneyimlenmesi için birçok yolun bulunduğunu kabul ederek farklı zaman – mekân dünyalarından doğan olguların belli durumlardaki çatışmasıyla ortaya çıkan çelişkileri ve uyuşmazlıkları sabırla inceleriz. Örneğin, bir ağacın büyümesiyle, mısırınki farklıdır; göçmen kuşların göç periyotları ile tektonik hareketlerin periyotları arasında kapanması mümkün olmayan uzun zaman mesafeleri vardır. Fabrika emeğinin zamanı sert, ailenin zamanı yumuşaktır ve bu liste ad infinitum uzar gider. Fizikte Newton’un mutlak zamanının karşısına Einstein’ın görece, Neils Bohr’un ise kuantum mekaniğindeki ilişkisel zaman anlayışları çıkmıştır (Harvey, 2017: 153-154). Hatta her insanın içsel zamanının farklı olduğunu söylemek bile mümkündür.

Günümüzün finansal piyasalarının zaman – mekânı 1848’de geçerli olandan tamamen farklıdır. Devir hızlarının artması,  çalışma hayatının akışı süresince iş güvencesizliği ve mesafenin yarattığı sürtünmenin azalması yaşam biçimlerini olduğu kadar sermaye birikiminin ritimlerini de değiştirdi. Kredinin karşı – değer biçimindeki gelecek zaman artık daha önce hiç rastlanmayan biçimde şimdiki zamana hükmediyor (Harvey, 2017: 154). Deyim yerindeyse ânın tiranlığını yaşıyoruz.

 

David-Harvey-940x500

David Harvey

Bu bağlamda üç tür farklı kavram tanımlamak mümkün (Harvey, 2017: 155-156 ):

  • Mutlak mekân – zaman: Örneğin bir parsel toprak yirmi yıllığına kiralanır. Bu parsel özel mülkiyet yasalarının koruması altındadır ve bir kadastro haritasında açıkça belirlenmiştir. Alanın büyüklüğü bellidir ve metre kare başına kira bedeli hesaplanabilir. Sözleşmede herhangi özel bir hüküm yoksa kiracı bu parselde yirmi yıl boyunca dilediğini yapabilir. İşte mutlak mekânın ve mutlak zamanın anlamı budur. Sermayenin mutlak yasal denetimindeki bir fabrikanın kapalı mekânında hapsolmuş bir emekçinin saatlerle ölçülen işgününün süresi budur. Mutlak mekân ve zaman anlayışı Kapital’in birinci cildinin başlangıcına, özellikle işgünü ve mutlak artı değerin üretimi hakkındaki bölümlere hâkimdir.
  • Göreli mekân – zaman: Yukarıda sözü edilen parselin konumu, kira dönemi boyunca, mekânsal olarak neler yapılabileceğini etkiler. Örneğin kiracı gelirini maksimize etmek ister, ama emek kıtlığı olduğu için taze meyve ve sebze yetiştiremez. Üstelik parsel şehre uzaktır. On yıl sonra yakın bir yerlere bir otoyol yapılırsa yöreye daha fazla emekçi yerleşir ve soğutma sistemli bir araç kiracının tahıl üretiminden vazgeçip daha kârlı olan taze meyve ve sebze üretimine geçmesini mümkün kılar. Ama ağacın meyve vermeye başlaması için sekiz yıla ihtiyaç vardır. Dolayısıyla sözleşme yeniden müzakere edilmedikçe ya da örneğin şeftali ağacının gelişme süresine uygu düşen bir hukuki çözüm bulunmadıkça kira sözleşmesinin koşulları nedeniyle meyve ağacı dikmek akıllı olamayacaktır. İşte bu durum göreli mekân – zamanın varlığını öngörür. Kapital’de göreli artı değer göreli zaman çerçevesinde vardır. Fabrikanın mutlak mekânı hâlâ üretimim mekânı farz edilse de, bu zamanın ölçüsü artık çalışılan saatler değil, emeğin değişmekte olan üretkenliği ve yoğunluğudur.
  • İlişkisel mekân – zaman: Bu da değer gibi gayri maddi olduğu için kavranması zor, ama kritik önemdedir. Örneğin bazı iyileştirmeler nedeniyle evimin parasal değeri değiştiğinde, çevresindeki evlerin de parasal değeri değişir. İpotekli konut kredisi başvurularında değer biçme işini yapanlar evin değerini bu şekilde belirler. İlginç bir örnek, 2008 ekonomik krizinde finans kurumlarının kayıtlarındaki ipotekli konut kredilerinin değerini nasıl belirledikleridir. Bu sorunun yanıtı bilinçli tahmindir. İlişkisel değerler, piyasa duyarlılıkları, güven, beklentiler ve tahminlere göre değişir. Örneğin ABD Merkez Bankası aniden faiz oranlarını değiştirirse ya da Britanya Avrupa Birliği’nden çıkma kararı alırsa bundan dünyanı her yerindeki konut fiyatları etkilenir. Etrafta dolaşan etki etme atomlarını belirlemek mümkün değildir, ama nesnel sonuçları açıkça görülebilir. Türkiye’deki Gezi Parkı’nda Arap Baharı’ndan etkilenen bir protesto gerçekleşir ve bu bir kaç hafta sonra Brezilya’daki eylemleri tetikler. Bu duruma şimdilerde kaos teorisinden yararlanarak kelebek etkisi de diyoruz.

Kısaca, mutlak mekân ve zaman somut emeğin, işgücünün fabrikanın ve işgünü uzunluğu üzerinden yürütülen mücadelelerle belirlenen mutlak artı değerin mekânı ve zamanıdır. Göreli mekân ve zaman göreli artı değerin ya da işgünün değişken boşluklarındaki emeğin değişken üretkenliği ile yoğunluğunun ve emek gücünün değişken değerlerinin mekân ve zamanıdır. İlişkisel mekân ve zaman ise somut emeğin dünya piyasasını saran farklı emek biçimlerinin bütünü olması ölçüsünde soyut emeğin oluşmasıyla devreye girer. Soyut emek ilişkisel mekân – zamandaki somut emeklerin toplamıdır (Harvey, 2017: 157).

Denilebilir ki, zaman kategorisi Marx’ın siyasal eleştirisinin can evine yerleşir. Öyleyse, dünya ile birlikte zamanı da değiştirmenin zamanı gelmiştir.

 

Notlar

HARVEY, David (1997). Postmodernliğin Durumu, çev. Sungur Savran, İstanbul: Metis Yayınları.

HARVEY, David (2017). Marx, Sermaye ve İktisadi Aklın Cinneti, çev. Esin Soğancılar, İstanbul:  Sel Yayınları.

KERN, Stephen (2013). Zaman ve Uzam Kültürü (1880 – 1918), çev. Ali Selman, İstanbul: İletişim Yayınları.

MARX, Karl (2005). Grundrisse, der Kritik der politischen Ökonomie, Marx Engels Werke, Band 42, 2. Auflage, Berlin:  Karl Dietz Verlag.

MARX, Karl (2011). Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi, Cilt: 1, çev. Mehmet Selik ve Nail Satlıgan, İstanbul: Yordam Kitap.

 

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.