Piet Mondrian

Erken dönem soyut ressamların en sıra dışı indirgemecisi Hollandalı ressam Piet Mondriandır (1872-1944). Başlarda figüratif resimler yapan Mondrian Hollanda’nın en ünlü modern ressamı Vincent van Gogh’tan etkilenmiş ve kır manzaraları, tarlalar ve yel değirmenleri yapmıştı. 1911 yılında Amsterdam’da Pablo Picasso ve Georges Braque’ın kübist eserlerinden oluşan bir sergiyi gördükten sonra Paris’e taşınır. Picasso ve Braque gibi Mondrian’da Paul Cézanne’ın etkili fikirlerini inceler. Tüm doğal biçimlerin küp, koni ve küreye indirgenebileceğini öne süren Cézanne’ın aksine Mondrian doğayı birkaç çizgiye indirger ve perspektif fikrini tamamen ortadan kaldırır. Sonuç olarak Mondrian biçimin evrensel yönlerini arayışında düz çizgilerden ve az sayıda renkten meydana gelen ve hiç de temsili olmayan resimler geliştirir. Bu anlayış, bir taraftan imgeyi içerikten yoksun bırakır, diğer taraftan ise izleyicinin imge hakkında kendi algısını inşa etmesini mümkün kılar. Böylece, sanata seyircinin algısal ve duygusal katılımı sağlanmış olur. Viyana Sanat Tarihi Okulu’ndan Alois Riegl buna “seyircinin katılımı”, aynı okuldan Ernst Kris ve Ernst Gombrich ise “seyircinin payı” demişlerdir (Kandel, 2020).

Sinirbilimci Eric Kandel aynı eserinde 1959 yılında Johns Hopkins ve Harvard’dan David Hubel ve Torsten Wiesel beynin görsel korteksinde her nöronun ister düşey, ister yatay, isterse eğik olsun, tüm basit çizgilere ve kenar çizgilerine tepki verdiğini keşfettiklerini yazar. Mondrian’ın indirgemeci dilinin biyolojik zemini ortaya çıkmıştır. Bu çizgiler biçimin ve konturun (çevre çizgileri) yapı taşlarıdır. Nihayetinde beynin yüksek bölgeleri bu kenarları ve açıları bir araya toplayıp geometrik şekiller meydana getirir, bunlar da beyinde imge temsillerine dönüşür (2020: 82).

Place de la Concorde, 1938 - 1943 - Piet Mondrian
Place de la Concorde

Jacques-Ange Gabriel’in Paris’teki başyapıtı bugün Place de la Concorde (Concorde Meydanı) denilen, Paris’in merkezindeki ve kentin tüm ana caddelerinin açıldığı dev dikdörtgendir. Meydanın yapımı 1755 yılında başlamış ve 1792’de bitmiştir. Gabriel meydan üzerinde 1763-1772 yılları arasında çalışmıştır. Meydanın doğusunda Louvre-Tuileries, batısında Seine Nehri vardır. Batı’dan ise ünlü Champs-Elysées’ye açılır. Gabriel’in amacı kenti bu meydanla birleştirmektir. Ama gerek meydanın tüm ana caddelere açılacak kadar aşırı büyük olması, gerekse Seine Nehri kıyısındaki rıhtımın keşmekeşliği bir bütünlük sağlamaya engel teşkil ediyordu.

Piet Mondrian’ın Place de la Concorde (1938-1943) adlı bir tablosu vardır. Paris’in merkezinin özet bir haritası gibi görünen tablo birbiriyle kesişen bir sürü sınır çizgisiyle belirlenmiş beyaz bir alandan ibarettir. Richard Sennett, tabloyu meydandaki canlılığı veremediği için eleştiren Paul Zucker’a cevap verirken görünmeyeni görebilmenin çok iyi bir örneğini sunar (2013: 116). Sennett’e göre Mondrian’ın izleyiciye sunduğu şey harita değil, bu büyük meydanın zorluğudur. Tabloda çizgilerin tualin çerçevesiyle kesiştiği noktalar sınırlanmamıştır. Mondrian tualin çevresine küçük ve düzensiz bloklar koyarak, tualin dışında ve görülmeyen başka şeylerin cereyan etmekte olduğunu ima etmiştir. Yani Mondrian Gabriel’in amacını anlamış, ama bunun gerçekleşmediğini söylemek istemiştir. Merkez kenti birleştirememiştir. Meydan, kilitte dönünce tüm çevresini açan bir anahtar olamamıştır.

Nitekim Gabriel akılcı bir merkez yaratarak kentin tümünde düzen sağlamaya çalışmış, ama rıhtım yerlerdeki çamurlara düşüp çürüyen mallarla dolmuş, Tuileries Bahçeleri’ndeki fahişe yoğunluğu artmış ve meydan ortalıkta dolaşıp çalılar arasında gizli buluşmalar sağlayıp trafiği alt üst eden erkeklere kalmıştır.

Notlar

Kandel, R. Eric (2020). Sanatta ve Beyin Biliminde İndirgemecilik, çev. Mehmet Doğan, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.

Sennett, Richard (2013). Gözün Vicdanı, çev. Süha Sertabiboğlu ve Can Kurtuluş, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.