Sosyal Medyada Üslup Meselesi

Atlet ve beden eğitimi öğretmeni olan kuzenim Cenk Varış, geçen yıl, “facebook”ta paylaşım yapan arkadaşlarını sübjektif bir analize tabi tutarak ilginç tipolojiler yaratmıştı. Öyle sanıyorum ki istatistikçi olarak post-hoc (çoklu karşılaştırmalı istatistik analiz) bir segmentasyon analizi yapsak benzer sonuçlara ulaşırdık.

Cenk atlet olduğu için daha çok atletizm müsabakalarıyla ilgili bilgi, belge, fotoğraf ya da video paylaşıyor. Yani mesleki bir paylaşım yapıyor. Bir de, çocukluğundan beri dünyadaki ülkeler ve bayrakları hakkında büyük bir merakı olduğu için bize dünyayı gezdiriyor. Buna da merak edilen ya da tutku duyulan obje ya da nesnelerle ilgili paylaşım diyelim. Bu yemek, seyahat, vb. olabilir.

Şöyle kısaca üzerinden geçmeye kalksak, yapılan paylaşımları, öncelikle kendi ya da yakınlarımızın fotoğrafları olmak üzere, mesleki, seyahat, yemek, spor, kitap, yazar, politika (en sık rastlanılan), ekonomi, toplumsal yapı, doğa, ünlü sözler, ilginç manzara fotoğrafları, resimler, ikinci el her türü haber ve yorum, kendi yorumlarımız, matematik oyunlar, ünlülerin yaşamları, toplantılar, vb. şeklinde sıralayabiliriz. Kuşkusuz, ne kadar yazarsam yazayım yapılan paylaşım çeşitleri eksik kalacaktır. Zaten konumuz da bu değil.

Gelelim konumuza. Konumuz üslup. Ben sosyal medyanın üslubumuzu bir taraftan geliştirirken, diğer taraftan canavarlaştırarak körelttiğini öne süreceğim. Tabi burada herhangi bir yorum yapmadan, sadece bir haber ya da yorum paylaşanların paylaştıklarının üslubu da önem kazanmaktadır.

 

Sosyal medya

 

Eğer, paylaşımlarımızda pozitif ve özellikle nüktedan bir tutum sergiliyorsak, siyasi görüşümüz ne olursa olsun, ne paylaşırsak paylaşalım, bu tutumumuz üslubumuza da yansıyor ve son derece olumlu, anlamlı, akıl açıcı, zekâ dolu, özetle tıpkı Gezi Parkı Direnişi sırasında beliren ve “orantısız zekâ” örnekleri diye isimlendirilen paylaşımlar yapabiliyoruz. Bu tür paylaşım yapanları Nüktedanlar olarak isimlendirmek istiyorum. Az kelimeyle, ama kelimeleri çok iyi kullanıp onlara farklı anlamlar yükleme becerisi gösteren bu segmente giren paylaşımcılar bir taraftan hayatımızı renklendiriyorlar, diğer taraftan da üslubumuzu geliştirmemize katkıda bulunuyorlar. Bu segmenti 5’li likert skalasında [*] en üste koyup, (5) ya da (+2) olarak işaretleyelim.

Eğer, paylaşımlarımız negatif enerji yüklü, hatta hiç onaylamadığımız bir olay nedeniyle – ki ülkemize çok olduğunu kabul ediyorum  –  zaman zaman küfür düzeyine ulaşıyorsa, ortaya çıkan üslup ağzından alevler fışkıran bir canavarı andırıyor. Bu tipolijiye girenler, zaman zaman hakaretamiz, ırkçı, ötekileştirici, kendi gibi düşünmeyenleri aşağılayıcı bir söylem de tutturuyorlar. Tetikçi bir yaklaşım sergileyen bu uca savrulan paylaşımcıları da Kalemşorlar olarak isimlendireceğim. Nüktedanlar kadar olmasa da, zorlayarak, az sayıda kelimeyle, ama kelimeleri iyi kullanıp onlara farklı anlamlar yükleyebilen Kalemşorlar’ı yine 5’li likert skalasında en alta koyup (1) ya da (-2) olarak işaretleyelim.

Bir de aradakiler ya da ortadakiler var. Genellikle yorum yapmaktan kaçınıyorlar ya da yaptıkları yorumlarda suya sabuna hiç dokunmuyorlar. Bu segmente girenleri Kaygısızlar olarak isimlendirmek mümkün. Bilerek ya da isteyerek paylaşımlarındaki kelime oyunları oldukça sınırlı olan bu segmenti de 5’li likert skalasında ortaya koyup (0) olarak işaretleyelim.

Eğer 5’li skala kullanıyorsak ve uçtakilerle ortadaki segmenti tanımladıysak, geriye kalan ortanın üstündekiyle altındakini de tanımlamamız gerekir. Bana öyle geliyor ki bu iki segment de yurt ya da dünyanın gidişatından oldukça endişeli ve bu üsluplarına da yansıyor. Nüktedanlar’a yakın olanlar, Kalemşorlar’a yakın olanlara göre daha pozitif; Kalemşorlar’a yakın olanlar ise Nüktedanlar’a yakın olanlara göre daha negatif bir dil kullanıyorlar.  Polemik yapmaya olumlu bir anlam yükleyerek, Nüktedanlar’a yakın olanları Polemikçiler, Kalemşorlar’a yakın olanları ise Külhanbeyler olarak isimlendiriyorum. 5’i skalada Polemikçiler’i (4) ya da (+1), Külhanbeyler’i ise (2) ya da (-1) olarak işaretleyebiliriz. Böylelikle segmentlerimiz Nüktedanlar, Polemikçiler, Kaygısızlar, Külhanbeyler ve Kalemşorlar olarak sıralanıyorlar.

Bir araştırma yapsak ve yarattığım bu segmentlerin toplam sosyal medya kullanıcıları içindeki sayılarını bulup, bu sayıları her bir segmentin yanlarına koyduğum değerlerle çarptıktan sonra çıkanı toplam sosyal medya kullanıcısına bölsek Türkiye için bir ortalamaya ulaşmak mümkün olur. Şimdi bu araştırmayı dünya çapında yaptığımızı düşünelim. İşte o zaman, örneğin Dünya Sosyal Medya Nüktedanlık Endeksi diye bir endekse sahip oluruz. Ne güzel olur!

* * *

Unutmayalım sosyal medya kapalı bir sistem ve uzun uzadıya tartışma imkânı vermiyor, ama son derece demokratik bir ortam olduğu açık; isteyen istediği zamanda istediğini yazabiliyor. Ayrıca da adına layık en iyi tartışma yüz yüze olur. Yazılı olanı ise akademik ya da akademik olmasa da dört başı mağmur olmalıdır ki, eleştirel düşüncenin hakkını verelim.

Daha çok görüşlerimize yakın insanlarla arkadaş olduğumuz sosyal medyada, önünde sonunda yaptığımız görüş, sevinç ve üzüntülerimizi paylaşmak oluyor. Bir de sosyal medyayı haber kaynağı olarak düşünebiliriz. Bu anlamda, yalan dolan haber ya da manipülatif yorumlarla olsa olsa birbirimizi kandırırız. Sürekli “ben ve öteki” yaratarak birbirimizi ikna edemeyiz, onun için ikna etmeye de çalışmamalıyız. Kuşkusuz yorumlarımızı geliştirmek için saygı sınırları içinde eleştirel olmak son derece önemli. İşte o zaman Nüktedanlar segmentine girip hayatımıza neşe katabiliriz.  O kadar!

Bu yazıyı kuzenim, kardeşim Cenk Varış’a ithaf ediyorum.

 

Notlar

[*] Likert Skalası: Daha genel olarak semantik farklar skalası olarak da anılan bu teknik, bir olay, hizmet, ürün ya da durum hakkındaki tutum ve görüşlerimizi ölçmeye yarar.

, , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.