Zamanın Borgesvari Halleri

“Zaman kadar, dünün, bugünün, geleceğin,  tüm zamanların ve hiçbir zamanın bu sonsuz dokusu kadar gizemli başka bir şey olmadığını kaç kez söylemişimdir kendi kendime” (There Are More Things, Kum Kitabı. 48).

* * *

“Yüzyıllar geçiyor ve yalnızca şimdiki zamanda oluyor her şey; havada, yerin ve denizin üzerinde sayısız insan var, ama gerçekte, olup biten hep bana oluyor” (Yolları Çatallanan Bahçe, Ficciones: 78).

* * *

“Borges: Elbette anılarla yaşıyorum ben. Bence bir şair anılarla yaşamalı çünkü önünde sonunda hayal gücü nedir ki? Kanımca hayal gücü bellek ve unutuştan oluşur. İkisinin bir tür karışımıdır.

Barnstone: Zamanla aranız iyi mi?

Borges: Ah, evet. Kör olan herkes bir tür ödül alır. Artık zamanı her an bir şey yaparak geçirmek gerekmez. Hayır. Bilirsiniz ki, artık yalnızca yaşamayı sürdürmeniz, zamanın sizi yaşamasına izin vermeniz gerekiyordur… Körlüğün armağanı, zamanı çoğu insandan farklı bir biçimde duyumsamanızdır, öyle değil mi? Hatırlamak ve unutmak zorundasınızdır. Her şeyi hatırlamanız gerekmez; çünkü sözgelimi benim Funes adlı karakterim sonsuz bir belleğe sahip olduğu için sonunda aklını kaçırır. Hiç kuşkusuz, her şeyi unutursanız artık var olamazsınız. Çünkü insan geçmişinde var olur. Yoksa kim olduğunuzu, adınızın ne olduğunu bile bilemezdiniz. O iki öğenin karışımını aramalısınız. Bellek ve unutuş, buna hayal gücü adını veriyoruz. Cafcaflı bir ad” (Borges Sekseninde, 45-46).

 

zaman Borges 1

 

“Irmağın bana zamanı düşündürmesi kaçınılmaz bir şeydi. Herakleitos’un bin yıllık imgesi (Öteki, Kum Kitabı: 7).

* * *

“İnsanlığın yaşlılığı ve güneşin batışı, düşler ve yaşam, zamanın akışı ve su” (Öteki, Kum Kitabı: 12).

* * *

 “Zaman kum gibi akıyordu. Yüzlerce yıllık karanlıkta aşk akıp gitti ve ben ilk ve son kez Ulrike’nin görüntüsüne sahip oldum” (Ulrike, Kum Kitabı: 21).

* * *

“Bir tutuklu ya da görme özürlü biri için zaman yokuş aşağı inen bir su gibi akar. Bu hapislik yaşamının ortalarında Arredondo birçok kez zamanı dışlar gibi yaşamayı becerdi. Ön avluda, dibinde bir kurbağa bulunan bir kuyu vardı; Arredondo, sonsuzlukla kucak kucağa olan kurbağa zamanının aradığı şey olduğunu düşünmedi hiç” (Avelino Arredondo, Kum Kitabı: 92).

* * *

“Zamana direnebilenler yalnızca

Zaman içinde yer almayanlardır”

 (Sonsuzluklar, Sonsuz Gül: 27).

* * *

“Enerjiyi istifleyen bitkiler ile boşluğu yığan hayvanların yanında insan, zamanı biriktirir” (Gerçekliğin Sondan Bir Önceki Versiyonu, Francisco Luis Bernardez’den akt. Borges, Tartışmalar: 78).

* * *

“Yazar Clive’ın veya Warren Hastings’in anlık veya dahice bir dürtüyle ifade ettiği gibi Hindistan’ı fetheden İngilizler sade uzam değil zaman da toplamışlardır: Yani tecrübeler; gecelere, gündüzlere, uçsuz bucaksız topraklara, dağlara, şehirlere, desiselere, kahramanlıklara, ihanetlere, acılara, yazgılara, ölümlere, ayinlere, kozmolojilere, diyalektlere, tanrıçalara, kutsallıklara dair tecrübeler” (Gerçekliğin Sondan Bir Önceki Versiyonu, Tartışmalar: 81).

zaman Borges 2

“Geçmişi bilebiliriz ama bugün bizden gizlenmiştir. Bugün, tarihçiler ya da kendilerine tarihçi diyecek romancılar tarafından bilinecek. Ama bugün neler olup bittiğine gelince, bu evrenin genel gizeminin bir parçası”(Borges Sekseninde: 19).

* * *

 “Ama bir şey oldu mu, şimdi çabucak geçmiş olur. Geçmişin içinde kaybolur…Bradley orada zamandan bir nehir olarak söz eder. Evet, malum, Herakleitos falan… vesaire. Bradley zamanın gelecekten bize doğru aktığını düşünmüştü. Hep akıntıya karşı yüzeriz. Geleceğin geçmişe dönüştüğü ya da geçmişin içinde eriyip gittiği an, işte o an şimdiki andır. Şimdi, geleceğin geçmiş olduğu andır” (Borges Sekseninde: 31).

* * *

 “Çünkü gerçekten var olan şimdidir. Şimdi, geçmişle ve geleceğin korkusuyla yüklüdür. Gerçekten de şimdiden ne zaman söz ederiz ki? Çünkü şimdi de geçmiş ve gelecek kadar soyut bir kavramdır. Şimdide her zaman biraz geçmiş ve gelecek de vardır. Durmadan birinden öbürüne sürçersiniz” (Borges Sekseninde: 42)

* * *

 “Oclander: Bizi sizin gitmediğiniz bir yere yolculuğa çıkarmanızı isterdim.

Borges: O yer olsa olsa geçmiş olabilir derdim; çünkü şimdiyi değiştirmek çok zor. Şimdide set ve katı bir şey var. Oysa geçmişe gelince, onu sürekli olarak değiştiriyoruz. Bir şeyi her hatırlayışımızda, hatırladığımızı azıcık değiştiririz. Kanımca tüm geçmişe, insanlık tarihine, bütün kitaplara, bütün anılara minnettar olmalıyız çünkü ne de olsa elimizde olan tek şey geçmiştir ve geçmiş bir inanç aktidir. Örneğin ben, ’1899’da Buenos Aires’te doğdum’, diyorsam, bu bir inanç aktidir. Aslında benim hatırlamadığım bir şeydir bu. Annemle babam bana, ‘Sen 3. yüzyılda Timbuktu’da doğdun,’ demiş olsalardı, kuşkusuz onlara inanmak zorunda kalırdım…

Geçmişe dönersek, geçmiş bizim hazinemizdir. Elimizde olan tek şeydir ve emrimize amadedir. Onu değiştirebiliriz, tarihsel kişilikleri olduklarından farklı düşünebiliriz; en güzeli de, geçmişin yalnızca gerçekten olmuş olaylardan değil, aynı zamanda hayal edilmiş şeylerden oluşuyor olmasıdır… Sonra kitaplar var, o kitaplar aslında hayallerdir ve bir kitabı her yeniden okuyuşumuzda o kitap az çok değiştiği gibi biz de az çok değişiriz. O yüzden, sanırım uçsuz bucaksız dükkâna, geçmişe güvenle başvurabiliriz. Umarım yolumu orada bulmayı sürdürürüm ve kendi fiziksel hayat deneyimimi ona katarım”  (Borges Sekseninde:37)

* * *

“Zaman kaybettiklerimizi geri vermez; sonsuzluk onları cennet ya da cehennem için saklar” (Tanrıbilimciler, Alef: 36).

* * *

“Herhangi bir yaşam, istediği kadar uzun ya da karmaşık olsun, tek bir an’dan oluşur aslında” (Tadeo Isidora Cruz’un Yaşamı, Alef: 53).

* * *

 “Ciddi olaylar, zaman –  dışıdır, ya yakın geçmişin gelecekten kopukmuş gibi görünmesinden, ya da bu olayları oluşturan parçaların ardışık görünmemesinden” (Emma Zunz, Alef: 60).

* * *

 “Summa Theologiae’de, Tanrı’nın geçmişi bozabileceğine karşı çıkılır ama nedenlerle sonuçların karmaşık sıralamasından söz edilmez, bu öylesine engin ve kendine özgü bir sıralamadır ki belki de bir tek yadırgı (o yerden olmayan, yadırgatan) gerçeği, ne kadar önemsiz gözükürse gözüksün, şimdiyi geçersiz kılmadan ortadan kaldırmak olası değildir. Geçmişi azıcık değiştirmek, bir tek gerçeği değiştirmek değildir; o gerçeğin sonsuz olmaya yatkın sonuçlarını da ortadan kaldırmaktır. Başka bir deyişle, ilk evrensel tarihin yaratılmasıdır” (Öteki Ölüm, Alef: 75).

* * *

“Villari, şimdiki zamanda yaşamaya çalışıyordu, anısız ve beklentisiz; anının, beklenti kadar da önemi yoktu gözünde. Bulanık bir bakışla, zamanın hammaddesinin geçmiş olduğunu anladığını sanıyordu; zaman o yüzden hemen geçmişe karışıyordu ya (Bekleyiş, Alef: 129-130).

* * *

“Karanlıkta zaman genişlemiş, yayılmıştı sanki…” (Labirentinde Ölen Kral İbni Hakan El Buhari, Alef: 119).

* * *

 “And yet, and yet… Zamanın sürekliliğini yadsımak, ben’i yadsımak, astronomik evreni yadsımak; bunlar apaçık karamsarlıklar ve gizli tesellilerdir. Yazgımızın korkunçluğu  (Swedwenborg’un cehenneminden ve Tibet mitolojisindeki cehennemden farklı olarak) gerçekdışı olmasından gelmiyor; korkunç çünkü geriye dönüş yok ve kaskatı. Zaman, beni oluşturan töz. Zaman beni kapıp sürükleyerek götüren bir nehir, ama nehir benim; zaman beni parçalayan bir kaplan, ama kaplan benim; zaman beni yakan bir ateş, ama ateş benim. Yeryüzü, ne yazık ki, gerçek; ben, ne yazık ki, Borges’im” (Zamanın Yeni Çürütülmesi, Öteki Soruşturmalar: 234).

* * *

“Fikir şu ki, eğer dünya sınırlı sayıda elementten oluşuyorsa ve eğer zaman sonsuzsa ve her an kendinden önceki ana bağlıysa, bir ânın kozmik süreç içerisinde tekrarlanması yeterlidir, çünkü ardından gelen analar da tekrarlanıp dururlar. Böylece, tıpkı Pythagorasçılar ve Stoacıların düşündüğü gibi, evrensel döngüsel bir tarihe sahip oluruz. Bu fikrin Hindistan’dan geldiği söylenir ama Hindu kozmogonosinde, örneğin Budizm’de, döngüler tekrarlanır ama özdeş değildirler; yani bir insan hayatını sonsuz dek ya da belirsiz bir kez yaşamaz, fakat her döngü arkasından geleni etkiler ve böylece bizler hayvanlara, bitkilere, iblislere, hayaletlere ya da insanlara, hatta kendi kimliğimize geri dönebiliriz. İşte bu Nirvana’dır; en büyük mutluluk, hayat yollarına düşmek ve özgürlüğü görmek” (Maria Esther Vazques ile Söyleşi, Babil Kitaplığı: 82-83).

 

Notlar

Barnstone, Willis (2017). Borges Sekseninde, Sohbetler, çev. Celal Üster, İstanbul:  Can Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2009a). Alef, çev. Tomris Uyar, Fatih Özgüven, Fatma Akerson ve Peral Bayaz Charum, İstanbul: İletişim yayınları.

Borges, Jorge Luis (2009b). Ficciones, Hayaller ve Hikâyeler, çev. Tomris Uyar ve Fatih Özgüven, İstanbul: İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2009c). Öteki Soruşturmalar, çev. Peral Bayaz Charum ve Türker Armaner, İstanbul: İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2010a). Kum Kitabı, çev. Yıdız Ersoy Canpolat, İstanbul: İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2010b). Sonsuz Gül, çev. Ayşe N. Akbulut ve Cevat Çapan, İstanbul; İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2014). Tartışmalar, çev. Çiçek Öztek, İstanbul: İletişim Yayınları.

Borges, Jorge Luis (2004). Babil Kitaplığı, çev. Özden Gözütok ve Fırat Genç, Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.

 

 

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.