Belirme (2)

Karmaşıklıkta beliren dünya bir bütündür ve bütün parçalarının toplamından daha fazla bir şeydir. Örneğin şekerin tadı kendisini oluşturan karbon, hidrojen ve oksijen atomlarında yoktur ya da suyun ıslaklığına onu oluşturan hidrojen ve oksijen atomlarında rastlamayız. Daha da basitleştirirsem, Fransız bir arkadaşımın mucizevi olarak nitelediği ve doymak bilmeden yediği menemenin lezzetini, bu müstesna yemeği oluşturan domates, biber, soğan ya da tereyağında bulamayız.

1920’lerin başında felsefeci C. D. Broad, belirli bir karmaşıklık düzeyinde oraya çıkan, ancak daha alt düzeylerde bulunmayan bu özelliklere beliren özellikler sözünü türetmiştir. “Sistemler görüşüne göre bir organizasyonun ya da canlı bir sistemin esas özellikleri, hiçbir parçasında olmayan ancak bütünde olan özelliklerdir. Bunlar parçalar arasındaki etkileşimler ve ilişkilerden ortaya çıkar. Bu özellikler, sistemin hem fiziksel hem de kuramsal olarak yalıtılmış elemanlara ayrılmasıyla yok olur” (Capra, 1996:  29-30).

Sanırım belirme ile ne demek istendiği anlaşılmıştır. Bununla birlikte birkaç tanım daha vermek istiyorum. “Bir cisim ya da karmaşık sistem, parçalarının özellikleriyle açıklanamadığı ve tanımlanamadığı ya da bu özelliklere ve ilişkilerine indirgenemediği zaman, onun belirmiş olduğu söylenir” (Marshall ve Zohar, 1998: 137). Sean Caroll’a göre ise sihirli bir sözcük olan belirme son derece güçlü, ama aynı zamanda insanı yanıltmaya müsaittir. “Bir sistemin bir niteliği eğer sistemin detaylı ‘temel’ betiminde yer almıyorsa, fakat sisteme daha geniş bir açıdan bakıldığında tespit edilmesi kullanışlı hatta kaçınmaz hale geliyorsa bu, ‘beliren’ bir niteliktir” (2018: 106).

Klasik fizik bir bütünün özelliklerinin daha basit olan parçalarının – nihayetinde atomlarının – ve aralarındaki etkili olan kuvvetlerinin özelliklerine indirgenebileceğini savunur. Oysa örneğin atoma-altı varlılarla ilgilenen kuantum fiziğinde tüm parçacık ya da sistemlerin özellikleri belirmiştir. Konum, momentum, enerji, spin vb. gözlemlenene kadar mevcut değillerdir, diğer bir deyişle belirsizdirler, ama beklenmedik bir zamanda belirirler.

Bütün parçalarının toplamından büyüktür. Kendi kendine düzenlenen sistemlere en iyi bir örnek olan beynimiz, herhangi bir parçasına indirgenemeyecek biçimde düşünce üretmemizi sağlar. Bilinç ve kavramsal düşünme belirmeye en iyi örneklerdendir. Belirme başka pek çok yerde gözlemlenebilir. Doğal fenomenlerden karınca kolonileri karıncaların kendi kendilerine organize olmalarıyla belirirler. Benzer bir başka doğal fenomen fırtınalardır. Ekonomiden bir örnek verirsek borsanın da böyle bir özellik taşıdığı söylenebilir.

Lars Q.English ayrıntıya girer ve parçaların bütünü oluşturarak ortaya çıkanın parçalara indirgenemeyecek bir şey olması için bütünün de parçaların davranışını etkilediğini söyler. Bir sistem (bütün) her biri daha küçük parçalardan oluşan kurucu parçalardan oluşur ve her düzeydeki parçalar birbirleriyle etkileşime girer. Sistemin bir bütün olarak davranış sergilemesi için önemli olan parçaların içsel özelliklerinden çok ilişkisel etkileşimleridir. Ayrıca parçalar arasındaki etkileşim bir dereceye kadar sistemin mimarisi “düzenleyici ilkesi” ya da “ilişkisel yapısı” tarafından şekillendirilir, sınıflandırılır ya da dikte edilir. Yapı, mimari ve organizasyon parçalarda olmayan kavramlardır; sadece sistemin kendi seviyesinde var olurlar (2022: 22-23).

Yapının güçlü bir belirleyici faktör olduğunun tipik örneklerinden biri şirketlerdir. Şirketlerin bir kültürü vardır. Patronunuzla tıpkı bir iş arkadaşınızla konuştuğunuz gibi konuşamazsınız. Devreye düzenleyici yapılar, hiyerarşiler girer. Hiyerarşik yapılar doğal olarak var olmazlar, sadece organizasyon bağlamında anlam kazanırlar ve şirketi oluşturan tüm parçalar üzerinde etkilidirler. İşi bırakıp gittiğimde patronum artık patronum değildir.

Belirmeye bir başka ilginç örnek tablolardır. Van Gogh’un Yıldızlı Gece’si bir gözlem düzeyinde bakıldığında, örneğin bir tuval ya da nesne olarak belli konumlardaki atomlardan oluşur. Resimde atomlar dışında bir şey yoktur. Van Gogh resmine manevi bir enerji aşılamamış, yalnızca boyayı tuvale yerleştirmiştir. Oysa Yıldızlı Gece hakkında konuşurken kullanılan renk çeşitliliğine, tablonun insanda uyandırdığı ruh haline, gökteki ay ve yıldızların dönme hareketine değiniriz. İşte tüm bu üst düzey kavramlar boyayı oluşturan atomların kuru bir listesinden çok başka şeyler olup beliren özelliklerdir.

1998 Nobel Fizik Ödülü sahibi Robert B. Laughlin’e göre bilim artık İndirgemecilik Çağı’ndan Belirme Çağı’na, yani olayların temel nedenlerine yönelik olarak yapılan araştırmaların, parçaların davranışından toplu olanın davranışına kaymış olduğu şeklindedir (2015: 240).

Sosyal bir fenomen olan Gezi Parkı Direnişi, yarattığı etkiyi de dikkate aldığımızda tam bir beliren özne olarak karşımıza çıkmıştır.

Notlar

Capra, Fritjof (1996). Yaşamın Örgüsü, çev. Beno Kuryel, İstanbul: Yapı Merkezi.

Carroll, Sean (2018). Büyük Resim, çev. Nimet Adıgüzel, İstanbul: Alfa Bilim.

English, Q. Lars (2022). Her Şeyin Teorisi Yoktur, çev. Alper Hayreter, İstanbul: Alfa Bilim

Laughlin, B. Robert (2015). Farklı Bir Evren, çev. Ulaş Apak, İstanbul: Alfa Bilim.

Marshall, Ian & Zohar Danah (1998). Who’s Afraid of Schrödinger’s Cat, New York: William Morrow

, , , , , , , , , , , , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.