Yeni Paradigma: Doğayla Diyalog

"Biz burada doğanın dengesini bozuyoruz. Bir şeyler koparıp alıyoruz ondan. Tabiri caizse doğanın ciğerini söküyoruz. O da zaman zaman tepki gösteriyor bize. Kopardığımız her taşın, söktüğümüz her kömürün yerini bir şeyle desteklemeliyiz. Yoksa can alarak karşılık verir bize doğa." Bu sözler, 19 Mayıs 2014 tarihli Hürriyet Gazetesi'nin Kelebek Eki'ndeki Cengiz Semercioğlu'nun köşesinden alınmıştır ve Soma'daki maden faciasından 6 ay önce, facianın yaşandığı ocağa 'Hakan'la Geziyorum' adlı bir program için giden bir programcının uzattığı mikrofona konuşan bir mühendise ait. Sanki 6 ay sonrası öngörülmüş, ama dinleyen olmamış.

* * *

Edgar Morin’in Yitik Paradigma: İnsan Doğası ’nda Serge Moscovici’den aktardığı şu sözler yeni paradigmanın temel dayanağını teşkil etmektedir: “Bütün veriler, insani olmayan bir doğa ve doğal olmayan bir insan anlayışına son vermeye zorluyor bizi.” Nitekim, Ervin Laszlo’nun The Chaos Point: The World at the Crossroads adlı kitabında yakın gelecekte kaosu belirleyecek olan etmenleri, dünyadaki gelir dağılımı eşitsizliğinin, aşırı tüketimin, küresel finansal sistemdeki gelişmelerin, kurulu sosyal yapının ve insanın doğa üzerindeki egemenlik anlayışının sürdürülemez olması şeklinde özetlemesi, yeni paradigmanın dayanaklarını güçlendirmektedir. Eğer bu etmenler ortadan kaldırılmazsa, yakın gelecekte karşı karşıya kalacağımız kaos noktasının bizi çöküşle (breakdown) karşı karşıya bırakma ihtimali oldukça yüksek ama, Santa Fe’den Gell Mann’ın dediklerini yaparsak çıkış (breakthrough) şansımız da yok değil. Mitchell Waldrop’un Complexity: The Emerging Science at the Edge of Order and Chaos’da aktardığına göre Santa Fe Enstitüsü Başkanı Gell Mann yukarda sözü edilen çıkışı başarabilmek için yapılması gerekenleri sıralıyor ve ekliyor: Karmaşık olan bu sorunlar ancak bütüncül bir yaklaşımla ve eşzamanlı olarak çözülebilir.

·    Demografik değişme; az çok durağan bir dünya nüfusuna ulaşma

·    Teknolojik değişme; çevreye verilen zararı en aza indirme, doğa dostu üretim

·    Ekonomik değişme; çevre yıpranmasını hesaba katıp fiyatlara yansıtma

·    Sosyal değişme; gelir bölüşümünü nispeten düzeltmeye yönelik tedbirler alma

·    Kurumsal değişme; küresel sorunlara küresel örgütlerle çare arama

·    Bilgi değişimi; bilimsel araştırmaların ve eğitimin küresel olarak izlenmesi ve herkesin anlayabileceği biçimde yazılmasını sağlayarak insanların başlarına gelecekleri bilmelerine imkân tanıma.

Tüm bunlar yeni paradigmanın doğayla diyalogtan geçtiğine işarettir. Fritjof Capra buna, Yaşamın Örgüsü ’nde “derin çevrebilim” diyor ve işin özünü tıpkı doğada olduğu gibi toplumsal örgütlenmede hiyerarşilerden ağlara doğru bir değişim ya da dönüşüm olarak niteliyor.

 

Yenilik

                                                               Şeklin üzerine tıklayınız

Yeni paradigmaya uygun bazı kavramları gösteren yukarıdaki şekildeki yeni başlıklı kolonlarda yer alan kavramları zamanla kullandığımızı fark etmeyeceğiz bile. Ancak, isteyerek seçme ve eleştirel bakma anlayışı hepimize yeni paradigmayı kullandıracaktır. Ian Hacking’in Şansın Terbiye Edilişi adlı müstesna eserinde ifade ettiği gibi, değişen doğa daima yeni teoriler geliştirmemizin itici gücü olmuştur. Doğa, tahmin edilemez, öngörülemez, küçük dalgalanmalardan etkilenen ve çevresine duyarlı olması bakımından bir bütün olarak insan doğasına çok benzer. Doğanın karmaşıklığını ve güzelliğini anlamak için ona yaklaşmanın en uygun yolu egemenlik ve denetimden değil, onunla işbirliği ve diyalogtan geçer. Bu nedenle olsa gerek İlya Prigogine ve İsabelle Stengers Kaostan Düzene adlı kitaplarının alt başlığını İnsanın Tabiatla Yeni Diyaloğu koymuşlar. Çünkü, yerküre, canlı ve cansız bölümlerinin çeşitli geribesleme döngüleriyle birbirine bağlandığı yaşayan bir organizmadır ve bu nedenle doğada yaşanan tüm değişimler hem insanlık için hayati önem taşır hem de karmaşıklık biliminin ana ilgi alanına girer.

Aslında yeni bir paradigma olarak insanın doğa ile diyalogu hayli eskidir. Fritjof Capra’nın Da Vinci’nin Bilimi ’nde ifade ettiği gibi dünyanın en meraklı insanı olarak kabul edilen Leonardo da Vinci kendinden “insan ile doğa arasındaki mucit ve yorumcu olarak” bahseder. Bundan 500 yıl önce doğanın canlı formlarının büyümesini, hareketlerini ve dönüşümlerini anlamak Leonardo’nun biliminin tam merkezindeydi. Makrokozmos ile mikrokozmos arasında analoji yapan Leonardo için doğa bütünüyle canlı ve hareketliydi, yeryüzü makrokozmosu kadar insan vücudu mikrokozmosu da sürekli bir değişim ve gelişim dünyasıydı.

Doğanın ciğerlerini sökmemek için Leonardo da Vinci'ye kulak vermek yeter.

 

Paradigma: Yeni Bir Keşif Süreci

Genel olarak ifade etmek gerekirse, paradigma bir bilgi türünde çalışanların benimsediği düşünce biçimi ve paylaştıkları kavramaları gösterir ve bir düşünce modeli, dizgesi ya da kalıbı olup standartları tanımlar. Yunanca “paraedigma” kelimesinden gelen terim 1960’lardan itibaren bu anlamda kullanılmaya başlanmış ve Thomas Khun’un  ile birlikte popülerlik kazanmıştır.

Thomas Khun’a göre “Keşif, bir ayrılığın farkına varılmasıyla başlar, yani doğanın olağan bilimi yöneten paradigma kaynaklı beklentilere herhangi bir şekilde aykırı düştüğünün anlaşılması gerekmektedir.” Thomas Khun Bilimsel Devrimlerin Yapısı adlı eserinde şöyle devam eder: “Keşif süreci, bundan sonra aykırılığın baş gösterdiği alanın olabildiğince geniş şekilde taranmasıyla sürdüğünü ifade eder. Bu sürecin son bulması, paradigma kuramına aykırı olan nesnenin bildik bir nesne haline gelene kadar değiştirilmesiyle mümkündür. Yeni tür bir olgunun benimsenmesi, kuramda basit bir ilaveden öte bazı uyarlamalar gerektirir ve bu uyarlama tamamlanıncaya kadar – yani bilim adamı doğayı farklı bir tarzda görmeyi öğrenene kadar – yeni olgu tam anlamıyla bilimsel bir olgu sayılamaz.” 

Thomas Kuhn’un da yerinde olarak işaret ettiği gibi bu güne kadar ki deneyim ve gelişmeler göstermiştir ki, keşfedilmeyi bekleyen yeni paradigmanın ortaya çıkışı, o bilim dalındaki bunalım dönemlerine rastlar. Bunalımlar yeni kavramların ortaya çıkması için gerekli ön koşuludur. Son 25/30 yıl içinde sıkça rastladığımız insani olmayan doğa ve doğal olmayan insan anlayışı yeni paradigmayı keşfetmemizi kolaylaştırmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

2 thoughts on “Yeni Paradigma: Doğayla Diyalog

  • aygen dedi ki:

    Harika bir yazı Bülent…  Teşekkürler, selamlar…

    • bulentgundogmus dedi ki:

      Çok teşekkürler Aygen. Yeni paradigma ister istemez doğayla diyalogtan geçecek ve buna katkıda bulunmak için elimizden geleni yapmalıyız diye düşünüyorum. Sevgiler, selamlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.